Hastalıkların tanı ve tedavisinde radyoaktif maddelerin kullanılması olarak tanımlanan nükleer tıp, teknolojideki baş döndüren gelişmelerle sağlığımız açısından artık daha da hayati önemde. Nükleer tıp alanında heyecanlandıran gelişmelerin kapıda olduğunu dile getiren Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Oktay Sarı, branşın diğerlerinden ayrı ve özellikli olduğunu belirtti.
Sarı, "Radyoaktif madde çeşitliliği, sayısı kadar uygulama alanı var. Tanısal görüntüleme ile tedavi için yol haritası çok rahat belirlenebiliyor. Teorik olarak her hastalığa teşhis koymamız mümkün. Her hastalık için kullanılan maddeler ise farklı. Kalp-damar tıkanıklıkları, bizim için birinci öncelikte. Kardiyoloji, anjiyografi ile damar tıkanıklığını gösteriyor ama çok küçük-kılcal boyuttaki damarsal yapılar anjiyografi ile görüntülenemiyor. İşte biz o küçük dolaşımı sintigrafi yöntemi ile gösterebiliyoruz. Örneğin PET/CT görüntüleme yöntemiyle kanserin yayılımını, odaklarını gösteriyoruz. Bir anlamda kanserin haritasını çıkarıyoruz. Kanser tedavisinde onkologlar için en önemli şey, evrelemedir. Çünkü hastalığın evresine göre tedavi seçeneği belirlenir. Nükleer tıp bu noktada evreleme, yeniden evreleme ya da tedaviye cevabın verilmesi aşamasında önem arz ediyor” diye konuştu.
Alzheimer dahil birçok hastalıkta nükleer tıbbın klinisyene destek noktasında önemli bir branş olduğunu da kaydeden Sarı, tetkikler ve korunma konularında da şunları söyledi:
"Uygulamaları, hasta henüz randevu almaya gelmişken anlatıyoruz. Hastanede ne kadar saat ayırmaları gerektiğini ifade ediyoruz. Hangi tetkiklerde aç olmak gerektiğini, hangilerinde aç olmak gerekmediğini söylüyoruz. Radyasyondan korunmada da zaman, mesafe ve zırhlama gibi 3 temel prensibimiz var. Radyasyona mümkün olduğunca az zamanda maruz kalmamız lazım. Örneğin cep telefonunu ne kadar az kullanırsanız o kadar az radyasyona maruz kalırsınız. Radyasyon saçan kaynakla aramızdaki mesafe ne kadar fazla olursa mesafenin karesiyle ters orantılı olarak az radyasyon alırız. Teknikerlerimiz radyasyonla uygulama yaparken kurşun kıyafetler, gözlükler, eldivenler kullanır. Ekip üyelerimizin üzerlerinde aldığımız radyasyonu kaydeden dozimetreler olur. Bunlar, her 2 ayda bir Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na gönderilir. Bugüne kadar çok yüksek bir maruz kalmayla karşılaşmadık çünkü gerekli önlemleri alıyoruz."
Güncelleme Tarihi: 07 Haziran 2019, 16:05