Yüksek gelire sahip 36 ülkenin 25'inin emisyonlarında, 2016-2019 döneminde 2011-2015'e kıyasla düşüş yaşandı. Bu ülkeler arasında ABD (ortalama yıllık %-0.7 düşüş), Avrupa Birliği (%-0.9) ve İngiltere (%-3.6) yer alıyor. Bu ülkelerde, diğer ülkelerde üretilen ithal malların karbon ayak izinin hesaba katıldığı durumda dahi emisyonların azaldığı görülüyor.
Yayınlanan raporda, emisyon artışı yaşanan 150 ülkenin çoğunluğunun Afrika kıtasında yer aldığı görüldü. Kenya, Zambiya, Uganda, Sudan ve Somali gibi ülkelerin olduğu kategoride hemen hemen tüm Ortadoğu ülkeleri de yer aldı. Bununla birlikte Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkelerde de 2016-2019 yılları arasında emisyonların arttığı belirtildi. Yüksek gelir seviyesine sahip Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya'da ise diğer gelişmiş ülkelere karşın aynı dönemde emisyon oranlarının yükseldiği kaydedildi.
FAALİYETLER YETERSİZ
Araştırmanın liderliğini üstlenen ve UEA Çevre Bilimleri Bölümü'nde görev yapan Prof. Corinne Le Quéré, “Paris Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana ülkelerin emisyon azaltımı kapsamındaki çabaları karşılığını vermeye başlıyor. Ancak bu kapsamda uygulamaya konan faaliyetlerin ölçeği henüz yeterince büyük değil ve halen birçok ülkede emisyon artışı yaşanıyor” dedi.
Kirli enerji büyümeyi engelliyor
Yayınlanan rapora göre, emisyonlarını azaltan ülkelerin büyük bir kısmının aynı dönemde ekonomilerini büyüttüğü ve GSYH'lerini artırdığı görüldü.
Bu karşın raporda, karbon azaltılmasına yönelik çalışmaların halen yetersiz olduğuna dikkat çekildi. Araştırmacılar, iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan Paris Anlaşması'nın hedeflerine uyum sağlamak için azaltım miktarının en az 10 kat artması gerektiğini belirtiyorlar. Pandeminin başladığı 2020 yılında dünyada emisyonların yüzde 7 gerilediğine dikkat çeken uzmanlar, bunun sürdürülebilir olması gerektiğini vurguluyorlar