BM Çevre Programı verilerine göre, son 60 yılda, tüm çatışmaların en az yüzde 40'ı, elmas, altın, petrol gibi değerli materyaller veya verimli toprak ve su kaynakları gibi doğal kaynaklar nedeniyle yaşandı.
Savaş ve çatışmalar, can ve mal kaybına yol açmasının yanı sıra çevre ve ekolojik dengeye de zarar vererek, bu hasarların gelecek nesilleri de olumsuz etkilemesine yol açıyor.
Tarihi süreç içerisinde savaşların, geleneksel yöntemlerden kimyasal ve nükleer silahlara evrilmesi, ekosistemler ve çevreye yönelik tehditlerin giderek daha da büyümesine neden oluyor.
1. ve 2. Dünya Savaşları, Vietnam Savaşı, Ruanda İç Savaşı ve Körfez Savaşı, çatışmaların, çevreye verdiği onarılması güç zararlarının başlıca örneklerini oluşturuyor.
Özellikle ABD ile dönemin Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, ekosistemdeki bozulmalar, kıtlıkları çoğaltan, çatışmaları daha da çoğaltan bir dinamik olarak öne çıkıyor.
1. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık 125 bin ton, Vietnam Savaşı'nda da yaklaşık 96 bin ton ölümcül kimyasal maddenin çevreye salındığı tahmin ediliyor.
Savaşların ekosistem üzerindeki zararları
"Organofosforlu antikolinesteraz" olarak da bilinen sinir gazının insanlara karşı öldürücü seviyelerde kullanıldığı bu savaşlarda çok sayıda hayvanın da öldüğü biliniyor.
Ekosistemin önemli bir parçası olan hayvanların yok olması doğal yaşam üzerinde büyük tahribatlara yol açarken, geniş kapsamlı kimyasal silahların kullanımı ayrıca uzun vadede öngörülemeyen ekolojik hasarlara neden oluyor.
Ülkelerin "caydırıcı" olduğu gerekçesiyle kitle imha silahlarını giderek daha fazla geliştirmesi, bunların çatışmalarda kullanılmaya başlanmasıyla çevre için yıkıcı sonuçları artırıyor.
2. Dünya Savaşı sırasında kitle imha silahlarının yaygın kullanımıyla hayati çevresel tahribatlar yaratılırken, can kayıplarının yanı sıra onarılması güç çevre hasarları oluştu.
Nükleer silahlar, çevreyi hem doğrudan hem de dolaylı etkiliyor, patlamadan veya iyonlaştırıcı radyasyon veya radyotoksisiteden kaynaklanan biyosferik hasardan kaynaklanan fiziksel tahribat, patlama yarıçapı içindeki ekosistemleri doğrudan etkiliyor.
Bunların yanı sıra kimyasal silahların neden olduğu atmosferik veya jeo-küresel bozukluklar, yer küreyi ciddi şekilde tehdit eden iklim değişikliklerinin de başlıca nedenleri arasında yer alıyor.
Milyonlarca insanın canına mal olan dev savaşlar, ayrıca bu çatışmalar sırasında kullanılan uçak, gemi ve diğer kara araçlarının çevreye yaydığı atık yakıtlar boyutuyla da ozon tabakasında büyük hasarlara yol açıyor.
Güncelleme Tarihi: 08 Kasım 2019, 13:37