One Earth dergisinde yayımlanan çığır açan analiz, aralarında BP, Shell, ExxonMobil, Total, Suudi Arabistan’ın devlet petrol şirketi ve Chevron’un da bulunduğu 21 petrol devinin iklim borcunu hesapladı.
Araştırmacılar, gezegeni ısıtan fosil yakıtlardan büyük servet edinen ve edinmeye devam eden şirketlerin neden olduğu ekonomik yükü ilk kez ölçtü.
İklim krizinin ekonomik maliyetini kimin üstlenmesi gerektiğine dair büyüyen tartışmanın ortasında yeni yayımlanan makale, iklim çöküşünden en çok sorumlu olan karbon şirketlerinin “kirli servetlerinin” neden olduğu zararın bir kısmını karşılamaları adına bir fırsat sunuyor.
Yöntem, kaybedilen yaşamların ve geçim kaynaklarının ve biyolojik çeşitlilik kaybının yanı sıra GSYİH’de yer almayan diğer refah bileşenlerinin ekonomik değerini içermediğinden, çalışma bunun önemli ancak muhafazakar bir fiyat etiketi olduğunu düşünüyor.
İklim krizi kaynaklı küresel ekonomik zararın 2025 ile 2050 arasında 99 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor ve 700’den fazla iklim ekonomistine göre bunun 69,6 trilyon dolarından fosil yakıt emisyonları sorumlu.
Çalışma, ihtiyatlı bir şekilde, bu gelecekteki iklim maliyetlerinin üçte birini küresel fosil yakıt endüstrisine ve üçte birini de hükümetlere ve tüketicilere atfediyor.
Bu, küresel fosil yakıt endüstrisinin önümüzdeki 25 yıl içinde beklenen iklimle ilgili ekonomik kayıpların en az 23,2 trilyon dolarından veya yılda 893 milyar dolardan sorumlu tutulduğu anlamına geliyor.
Çalışma, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) kurulduğu ve endüstrinin iklim kriziyle ilgili bilimsel belirsizliğe ilişkin iddialarının savunulamaz hale geldiği 1988 yılından bu yana petrol, gaz ve kömür şirketlerinin emisyonlarını kaydeden karbon veri tabanından yararlandı.
Bununla beraber araştırmada yer alan 21 petrol, gaz ve kömür üreticisinin iklime verdiği zararlara ilişkin fiyat etiketi, her şirketin 1988’den bu yana faaliyetlerine ve ürünle ilgili emisyonlarına ve anavatanlarının ekonomik durumuna dayanıyor.
Çalışmaya göre;
• En büyük emisyona sahip devlete ait şirketi olan Saudi Aramco’nun yıllık 43 milyar dolar borcu olacak ve bu, 2022 kârının dörtte birinden biraz fazlasına denk geliyor.
• ExxonMobil’in yıllık borcu ise 18 milyar dolar olarak hesaplandı. Şirketin 2022’deki rekor kârı ise 56 milyar dolardı.
• Araştırmaya göre, geçen yıl birlikte hissedarlarına 68 milyar dolar kazandıran İngiliz petrol devleri Shell ve BP, yıllık 30.8 milyar dolarlık iklim tazminatından topluca sorumlu olacak.
Yazarlar, düşük gelirli ülkelerdeki (Hindistan, İran, Cezayir ve Venezuela) dört şirketi muaf tutuyor. Orta gelirli ülkelerdeki (Rusya, Çin, Meksika, Brezilya ve Irak) altı üreticinin sorumluluğunu ise yarıya indiriyor.
Milano-Bicocca Üniversitesi’nden çalışmanın ortak yazarı Prof. Marco Grasso şunları söyledi: “Tazminatların miktarının belirlenmesi ve büyük karbon yakıtı üreticilerine atfedilmesi için önerilen çerçeve, ahlaki teoriye dayanıyor ve borçlu olunan mali verginin tartışılması için bir başlangıç noktası sağlıyor.”
Climate Accountability Institute’un kurucu ortağı ve direktörü Richard Heede, “Bu, uzun vadeli iklim hasarları, azaltım ve uyum maliyetleri buzdağının yalnızca görünen kısmı” dedi.
Kanıta dayalı bir “kirleten öder” fiyat etiketinin oluşturulması, en az katkıda bulunan ancak iklim bozuldukça en çok kaybeden topluluklar ve ülkeler için iklim adaletine ulaşma yolunda önemli bir adım olarak memnuniyetle karşılandı.
130 ülkede sivil toplum gruplarından yaklaşık 2.000 kişilik bir grup olan Climate Action Network International’ın küresel siyasi strateji başkanı Harjeet Singh, “Gittikçe yıkıcı fırtınalar, seller ve deniz seviyesinin yükselmesi her gün milyonlarca insanı sefalete sürüklerken, tazminatlarla ilgili sorular gündeme geldi. Bu yeni rapor, rakamları masaya yatırıyor – çevreyi kirletenler artık insanlığa ve doğaya karşı işledikleri suçlardan saklanamıyor” dedi.
Kenya merkezli bir iklim ve enerji düşünce kuruluşu olan Power Shift Africa’nın yöneticisi Mohamed Adow ise şunları söyledi: “Petrol ve gaz şirketleri neden olduğu zarar için tazminat ödemeli. Kirli enerjileri sadece iklimi mahvetmekle kalmadı, birçok durumda iklim eylemini önlemek için lobi faaliyetlerine ve yanlış bilgilendirmeye milyonlarca dolar harcadılar.”
Uluslararası iklim müzakerelerinin sancılı derecede yavaş dünyasında, iklim etkileriyle mücadele etmek için kimin ödeme yapması gerektiği sorusu ağırlıklı olarak ulus devletlerin rolü ve sorumluluğuna odaklandı.
Bu görüş yaygın bir şekilde benimseniyor çünkü dünya nüfusunun en zengin %1’i, zararın en büyük kısmını çeken dünyanın en fakir %50’sine kıyasla iki kat daha fazla seragazı salımından sorumlu.
Şimdiye kadar, küresel kuzeyin zengin ülkeleri, daha yoksul ülkelerdeki iklim uyum çabaları için çok az söz vermiş ve hatta daha azını yerine getirmiş olarak görülüyor.
Gezegenin ısınan iklimi her zamankinden daha hızlı bir şekilde ölüme ve yıkıma neden olurken, tazminat talepleri artıyor.
Geçen yıl COP27 zirvesinde, iklim adaleti hareketinin onlarca yıllık baskısının ardından, devletler, iklim krizinden etkilenen yoksul ülkeler için “kayıp ve zarar” finansman fonu kurmayı kabul ettiler.
Amsterdam Üniversitesi’nden Margaretha Wewerinke-Singh’e göre, fosil yakıt şirketlerinin iklim zararına yönelik mali sorumluluğuna odaklanarak uluslararası iklim finansmanı konusundaki tartışmayı yeniden çerçevelendirmek, kayıp ve zarar müzakerelerinde ilerlemeye yardımcı olabilir.