Önde gelen bilim insanlarına göre, “yaşayan dünyanın tüm kaderi” Cop15 BM biyoçeşitlilik zirvesinde belirlenecek. Uyarı Science Advances dergisinde yayımlanan bir makaleyle, ABD, Columbia Üniversitesi‘nden Prof. Shahid Naeem, Çin’deki Xiamen Üniversitesi‘nden Prof. Yonglong Lu ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi‘nden Prof. Jeremy Jackson’dan geldi.
Bilim insanları dün (8 Aralık) Kanada’nın Montreal kentinde başlayan Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) Taraflar Konferansı’nın (COP15) Cop27‘den çok daha önemli olduğunu söylüyor.
Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC) 27’nci Taraflar Konferansı (COP27), 6-17 Kasım 2022’de 190 ülkeden 40 binin üzerinde katılımcıyla gerçekleşmiş, dünyanın gözü zirveye kenetlenmişti.
Zirvede somut eylemler, dönüşümsel bir geçiş, kayıp ve zarar mekanizması, ulusal katkı beyanları gibi iklim krizi karşısında hükümetlerin üzerine düşen görevler gündeme getirilmişti. COP15’te ise odak noktası biyoçeşitliliğin korunması; kara, deniz, okyanuslar, bitki ve sağlıklı ekosistemleri kapsayan bir korumaya ilişkin eylemlilik…
Bilim insanları COP15’in COP27’den daha önemli olduğu yönündeki görüşlerini, antropojenik (insan eliyle/insan kaynaklı) küresel değişikliğin çeşitli boyutlarına dayandırdı. Araştırmacılar, en kritik, karmaşık ve zorlu olan konunun biyolojik çeşitlilik kaybı olduğunu vurguluyor.
Guardian’dan Damian Carrington’un aktardığına göre; yaban hayatı ve doğal alanların mevcut hızlı kaybı, birçok bilim insanı tarafından altıncı kitlesel yok oluşun başlangıcı olarak görülüyor.
Biyoçeşitlilikteki kayıplar insanlığın temiz hava, su ve yiyecek için bağlı olduğu dünyadaki canlı hayatının devamını sağlayan ekosistemi tehdit ediyor.
Yağmur ormanları gibi dünyadaki ekosistemlerin korunması da iklim acil durumunun nihayete kavuşması açısından hayati önem taşıyor.
Cop15, 2030’a kadar gezegenin yüzde 30’unun korunmasını sağlamanın yanı sıra, doğanın yok olmasının sebeplerinden biri olan tarım sübvansiyonlarına aktarılan 500 milyar doların gözden geçirilmesini ve finansmanın aktarımın yeninden yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.
‘Başarısızlık artık bir seçenek değil’
Bilim insanları ayrıca Aichi hedeflerine işaret etti.
Aichi biyoçeşitlilik hedefleri Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) çerçevesinde belirlenmişti. Hedefler küresel gıda güvenliği, sağlık ve temiz suyun temelini oluşturan biyoçeşitliliği koruma ve muhafaza etme çabasına dayandırılmıştı.
20 ayrı hedefin bulunduğu Aichi’de on yıllık bir plan öngörülüyordu ve 2020’ye kadar bunlardan hiçbiri karşılanmadı.
Bilim insanları 196 ülkenin desteklemesine rağmen karşılıksız kalan hedeflere işaret ederek şunları söyledi:
“Dünya’nın kara, deniz ve tatlı su sistemleri, yakında 10 milyara yaklaşacak olan küresel bir nüfusun ihtiyaçlarını karşılama baskısı altında çökmeye başladığından, bu sefer başarısızlık bir seçenek değil.”
Aynı zamanda, uzmanlar “30×30” koruma planına yönelik geniş ve artan bir destek olduğunu, biyoçeşitlilik kaybının sonuçlarının iyi anlaşılmış olduğunu ve eylem için net bir yön verilmesi gerektiğinin de anlaşıldığını belirterek iyimserlik için çeşitli nedenler olduğunu da belirtti.
COP15’te en çok bilinen tartışma konuları arasında “30’a 30” bulunuyor. Bu başlıkta 2030’a kadar Dünya’nın kara ve denizlerinin yüzde 30’unu koruma çağrısına yer veriliyor. Ancak yüzde 30’un yeterli olmadığı da tartışılan konular arasında. Çünkü Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) Altıncı Değerlendirme Raporu’nda yer verilen bulgularda koruma için yüzde 30 ile yüzde 50 aralığı verilmişti. COP15’te tartışılan ise aslında bunun en alt sınırı.
Biyolojik çeşitlilik mahşerinin beş atlısı
Tarım ve madencilik için vahşi yaşamın yok edilmesi, karada ve denizlerde yabani hayvan ve bitkilerin aşırı sömürülmesi ve kirlilik ile birlikte biyolojik çeşitlilik kaybının ana nedeni olarak görülüyor.
İklim krizi ve istilacı türlerin dünyaya yayılması da buna katkıda bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı Başkanı Inger Andersen bunları “biyolojik çeşitlilik kıyametinin beş atlısı” olarak adlandırdı.
BM Sekreteri António Guterres de zirveyi oldukça keskin cümlelerle açmıştı:
“Doğa olmadan biz bir hiçiz. Doğa bizim yaşam destek sistemimizdir ve yine de insanlık yok olmaya kararlı görünüyor. Kontrolsüz ve eşitsiz ekonomik büyümeye yönelik sonsuz iştahımızla insanlık bir kitlesel yok oluş silahı haline geldi.”
30×30 ve ötesi
“30×30” hedefinin yanı sıra, Cop15 anlaşmasının diğer taslak hedefleri arasında istilacı türlerin yayılışını yüzde 50 azaltmak, pestisit kullanımını en az üçte iki oranında azaltmak, plastik kirliliği akışını durdurmak ve büyük işletmelerin doğa üzerindeki etkilerini açıklamalarını zorunlu kılmak yer alıyor.
Ortaya koyulan çalışmada “Kapsamlı bir dizi bilimsel kanıtın, iklim değişikliği de dahil olmak üzere küresel değişimin nihayetinde biyolojik çeşitliliğin korunmasına nasıl bağlı olduğunu ortaya koydu” ifadelerine yer verildi.
Uzmanlar sağlıklı orman ve okyanusların karbon yutağı olduğuna ve gezegeni ısıtan sera gazı salımına karşı bir varlık göstereceğine işaret etti.
COVID-19’dan çıkarılacak biyoçeşitlilik mesajları
Bilim insanları aynı zamanda COVID-19 kısıtlamaları sürecinde insanın günlük hareketliliğinden uzak, dışarıdaki yaşamla temassız kalmasının doğada olumlu bir etkiye yol açtığının görüldüğüne de dikkat çekti.
Trafik, endüstriyel gürültü ve kirlilik ile insan-yabani yaşam temasındaki azalmanın gezegene iyi geldiğinin hatırlatıldığı metinde, eskiye dönüşle birlikte yasadışı avlanma ve habitat tahribatının da eskiye döndüğü belirtildi.
Araştırmacılar çıkarılacak mesajın, biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmanın yalnızca insan baskılarını azaltmakla değil, aynı zamanda araştırma, restorasyon ve korumadaki insan faaliyetlerini artırarak da elde edileceği olduğu yönünde görüşlerini paylaştılar.
Bilim insanları COP15’ten çıkacak anlaşmanın yerli halkların haklarını tanıması ve hedeflere ulaşmak için daha zengin ülkelerden uzun vadeli finansman sağlaması gerektiğini, çünkü biyolojik çeşitliliğin en fazla olduğu yerlerin çoğu düşük gelirli ülkelerde olduğunu söyledi.
‘Bir Paris anına ihtiyacımız var’
Paris İklim Anlaşması‘nın mimarlarından Fransız diplomat Laurence Tubiana şunları söyledi:
“Biyolojik çeşitlilik kaybını 2030 yılına kadar durdurmak ve tersine çevirmek için küresel bir hedefe ihtiyacımız var. Bu, 2015 Paris Anlaşması’nda iklim eylemi için hayata geçirildiği gibi, her düzeyde ve bölgede hedefleri, yasaları, politikaları ve finansmanı yönlendirecek. Yedi yılda, momentum açıkça görülüyor. Dünyadaki tüm yaşamı korumak için aynı ivmeye ihtiyacımız var.”
Almanya’daki Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü müdürü Prof. Johan Rockström şunları söyledi:
“Montreal’de bir ‘Paris anına’ ihtiyacımız var. Ancak Dünya’nın doğasını korur ve yeniden canlandırırsak, Dünya’nın iklimini gerçekten koruyabiliriz.”