İklim değişikliği etkisiyle bölgesel ve küresel çapta çıkan büyük orman yangınlarının günlerce devam etmesi ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan büyük zarara neden oluyor. Böylece orman yangınlarının önlenmesi ve ormanın özelliklerine bağlı olarak yangın riskinin bilinmesi önemli bir hal alıyor. İklim değişikliği ile kuraklığın daha sık ve şiddetli meydana gelmeye başladığını, buna bağlı olarak da orman yangınlarında büyük bir artış olduğunu söyleyen İKÇÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, "Yüzde 30-40'larda olan bağıl nem, şu anda yüzde 7-8'lere kadar düştü. Bu durum ise aşırı kuraklığa ve ormanlardaki yanıcı maddenin kolaylıkla tutuşmasına sebep oluyor. Buna bağlı olarak yangının çıkma ve yangın çıktığı zaman rüzgar nedeniyle şiddetinin artma riski fazla oluyor. Ormanların küçük bir kısmı yıldırım gibi doğal sebeplerden çıkıyor. Geri kalan kısmı tamamen insan faktörlü. Kasıt düşük bir oran olmak üzere dikkatsizlik, ihmalkarlık ve benzeri gibi etkenler yangına sebep oluyor. Ege Bölgesi'nde, son 10 yılda yaklaşık 6 bin 900 tane orman yangını çıkmış. Bu da Türkiye'de çıkan orman yangınlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor. 6 bin 900 yangında 75 bin hektarlık bir alanımız etkilendi. Diğer bir deyişle son 10 yılda Ege Bölgesi'nde, yüz ölçümü yaklaşık 850 kilometrekare olan Yalova büyüklüğünde alanımız yandı" dedi.
'ORMAN YANGINLARI ARTIK OLAĞAN HALE GELECEK'
İzmir'de son 10 yılda bin 600 tane yangının yaklaşık 14 bin hektar alanı etkilediğini belirten Prof. Dr. Eşen, "Yaklaşık İzmir'in Çiğli ilçesi yüz ölçümü kadar bir alanın etkilendiğini söyleyebiliriz. Ancak İzmir'de yangın başına düşen yanan alan miktarı diğer illerde çıkan yangın başına düşen alanlardan yüzde 30 daha az. Bu da özellikle Orman Bölge Müdürlüğü'nün oldukça iyi çalıştığını gösteriyor. Orman yangınıyla mücadelenin önleme ve söndürme olmak üzere iki ayağı var. Orman yangınlarını en etkili ve düşük maliyetli şekilde önlemeyi etkin şekilde gerçekleştirmek gerekiyor. Ormanlarda bakım müdahaleleriyle yanıcı maddeyi azaltmak önlemlerden bir tanesi. Ayrıca erken uyarı da yangının önüne geçebilmek için önemli bir etken. Yangına karşı hassas olan alanlardaki orman bölge müdürlükleri uzman, teknik ve yangın söndürme ekiplerini güçlendirebiliriz. Orman Genel Müdürlüğü'nün yanında, tüm kamu kurumları hatta özel kurumlar dahil olmak üzere topyekun bir iş birliğine gitmemiz gerekir. Çünkü bu gidişat önümüzdeki yıllarda orman yangınlarının daha da artacağını gösteriyor. Bu orman yangınları artık olağan dışı değil, olağan hale gelecek. Bunlarla mücadele etmeye giderek daha artan düzeylerde devam edeceğiz" diye konuştu.
'ORMAN YANGINLARI HAYATIMIZIN BİR PARÇASI OLACAK'
Ege Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi'ndeki gibi yangına hassas bölgelerde tüm kamuoyunun eğitilmesi gerektiğini ve bir yangın okuryazarlığı oluşturulması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Eşen, "Önümüzdeki dönemlerde orman yangınları hayatımızın bir parçası olacak. Ayrıca ormanları kuraklığa ve yangına dirençli hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin, bizim ormanlarımızda oldukça fazla yer alan kızılçam ağaçları yangına uyum sağlamış, on binlerce yıldır burada olan doğal bir türümüz. Dolayısıyla kızılçamı da bu coğrafyada yangına dirençli bir tür olarak da düşünmemiz doğru olur" dedi.
'ORMAN YANGINLARINDA TEKNOLOJİ KULLANIMI ÖNEMLİ BİR KONU'
Orman yangınları konusunun son dönemde ülkenin büyük bir problemi olduğunu söyleyen İKÇÜ Orman Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Remzi Eker de "Durum gerçekten vahim bir hale geldi. Bu kapsamda orman yangınlarında teknoloji kullanımı önemli bir konu. Ormanlarımızın yangın riski ve yangın tehlikesi açısından durumunun ortaya konması gerekiyor ve bunun için çeşitli teknolojiler kullanılabilir. Coğrafi bilgi sistemleri yöntemleri uzaktan algılama teknolojileriyle entegre ederek yanıcı madde sınıflaması, yanıcı madde miktarı ve yanıcı maddenin nem içeriğinin belirlenmesine yönelik çeşitli çalışmalar yapılıyor. Uzaktan algılama yöntemiyle, temas olmadan uzaktan obje hakkında bilgi çıkarma yöntemini kullanabiliyoruz" dedi.
'HARİTALAMA ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ'
Yerli uydular kullanarak yangınlarla ilgili bilgi toplayabildiklerini belirten Dr. Remzi Eker, "Bu teknolojilere entegre ederek yangın meydana gelmeden önce orman alanımızdaki yanıcı madde miktarımız nedir? Yanıcı maddenin durumu nedir ve yangın riski açısından durumu nedir? Detaylı bir şekilde ortaya konulması lazım. Son dönemde özellikle İzmir Orman Bölge Müdürlüğü ölçeğinde yangın duyarlılığı için haritalama çalışmaları yapıyoruz. Çalışmalar, İzmir'de Orman Bölge Müdürlüğü içerisindeki ormanların yüzde 80'inin yüksek derecede yangına duyarlı olduğunu ortaya koyuyor. Yaptığımız çalışmalardan bir tanesi ise ülke ölçeğinde ormanlık alanlarda potansiyel yanma şiddetinin haritalanmasına yönelik ve bu çalışma ile ülkemiz ormanlarının yüzde 40'ının yangın meydana geldiği zaman oradaki alanın orta ve yüksek şiddetli şekilde yanma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Bunların da önemli bir bölümünün de Ege ve Akdeniz bölgesi kırsalından ya da kıyı kesimlerinde ormanlık alanlarında meydana gelebileceğini potansiyel olarak çalışmalarda görebiliyoruz" diye konuştu.