Bilim insanları, kuraklık ve kirlilik tehdidinin arttığı göl, baraj gibi su kaynaklarında, 15 yıl öncesine kadar mayıs-eylül arasında görülen siyanobakteri artışının kasım-aralık aylarında da görüldüğünü, bunlar siyanotoksin de ürettikleri için insan sağlığı için zararlı olabileceği uyarısında bulundu.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Meriç Albay ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, küresel iklim değişikliğinin yanı sıra, birçok kirlilik nedeniyle son yıllarda göl, baraj, nehir gibi birçok su kaynağında ciddi su kaybı yaşandığını belirterek, buna bağlı siyanobakteri artışıyla ilgili uyarıda bulundu.
SİYANOBAKTERİLER ZEHİR DE ÜRETİYOR
15 yıl öncesine kadar iç su kaynaklarında mayıs-eylül arasında görülen aşırı siyanobakteri artışının günümüzde kasım ayında bile görüldüğünü açıklayan Prof. Dr. Meriç Albay, “Siyanotoksin de üreten ve insan sağlığı için zararlı olabilecek artışlar yetkili kurumlar tarafından dikkatlice izlenmeli. Ülkemizde daha önce ağustos- ekim aylarında gördüğümüz aşırı siyanobakteri artışını aralık ayı sonunda bile görmeye başladık. Değişen iklim şartları nedeniyle su yönetimi ile ilgili yetkili kurumlar siyanotoksin yönetimini öncelikli ele almalıdır" dedi.
ARALIKTA BİLE GÖRÜLÜYOR
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTDK) bilim danışmanı göl uzmanı Dr. Erol Kesici, son dönemde göl, gölet, baraj gibi su kaynaklarında görülen ve yeşil renge boyayan mavi-yeşil alg de denilen siyanobakterilerin, dünyada milyarlarca yıldır yaşadığı belirlenen mikroskobik organizmalar olduğunu kaydetti.
Dr. Kesici, mavi-yeşil alglerin suların azalmasıyla her türlü tarımsal, evsel ve sanayi atıkları nedeniyle başta azot, fosfor (gübre ve kimyasallar) artışıyla bilhassa bizim iklim kuşağımızda genellikle mayıs-ağustos, eylül aylarında görülürken, artık kasım-aralık aylarında bile görülebildiğini söyledi.
Suyun giderek azalması sonucu su kaynaklarının durgun olduğu zamanlarda, güneş ışınlarının etkisiyle birlikte siyanobakterilerin koloniler oluşturduğunu anlatan Dr. Kesici, “Suların bezelye çorbası kıvamına dönüşmesine neden olmaktadır. Bilhassa son günlerde meteorolojik kuraklığa bağlı hava sıcaklığı mevsim normallerinin çok üzerinde. Yöremizdeki Eğirdir, Beyşehir gibi doğal göllerde bile aralık ayında mavi-yeşil alg dediğimiz siyanobakteri artışları görülmektedir. Su seviyeleri giderek azalan, dip suyu haline dönüşen baraj ve göletlerde aynı manzarayla karşılaşmak mümkün" dedi.
BU SULAR DÖRDÜNCÜ SINIF KALİTE
İngiltere'de bu türün aşırı çoğaldığı suların, insanların kullanımı bir tarafa, tarımda da kullanılmaması önerisi yapıldığını anlatan Dr. Kesici, “Aşırı mavi-yeşil alglerle kaplı sular, su kalitesi bakımından dördüncü sınıf sulardır. Bilimsel araştırmalarda, bu tür alglerin insan vücudunda hastalıklara, iç organlarda tahribata neden olduğu belirtilmektedir. Ülkemizde mavi-yeşil algler 10 yıl öncesi Eğirdir, Beyşehir, Bafa, Büyükçekmece ve bir kısım göletlerde belirlenmiş ve bilim insanlarınca bilinen çözümlerin bir an önce başlatılmasının gerekliliği bildirilmiştir" diye konuştu.
HAYVANLAR DA İÇMEMELİ
Bu tür alglerin gölün dip çamuru, suların çekildiği nemli ve kuru alanlarda da yaşayabildiğini dile getiren Dr. Kesici, bu nedenle önlemlerin alınmasında titizlikle davranılması gerektiğini vurguladı.
Dr. Kesici, “Bu tür suların özel arıtım sistemleriyle arıtılarak kullanılması gerekiyor. Bu sular hayvanların içmesi için de kullanılmamalı. Birinci çözüm her bölgedeki göl, gölet gibi su kaynaklarının kendine özgü, bölgesel ve ekolojik özelliklerini çok iyi bilmemiz gerekiyor. İkincisi doğal göllerde tarımsal kirlilik ve sirkülasyonunun engellenmesi gerekir" dedi.
KOLONİLER OLUŞTURMASI ENGELLENEBİLİR
Eğirdir, Beyşehir, Karacaören gibi baraj ve göllerin dışarıya olan doğal akışlarına müdahale edilmezse bu mikroorganizmaların koloniler oluşturmasının engellenebileceğini kaydeden Dr. Kesici, “İçme suyu ve tarımsal kaynaklarımız kirletilmemeli, buraya ulaşan yüzey sular arıtılmalıdır. Bu tür alglerin sularda uzun süreli kalmaları, suların başka kirleticiler tarafından da istilasına neden olabilir. Sulardaki organik, biyokimyasal değişimler nedeniyle diğer mikroorganizmalar da artabilir. Bu alglerin belirtilen aylarda çoğalmasını önlemek için yıl boyunca alg yoğunluğuyla ilgili çalışmalar yapılıp, bölgesel olarak uyarılarda bulunulması gerekiyor" diye konuştu.