Hükümetlerin olası iklim senaryolarına nasıl tepki verileceğini yeniden değerlendirmelerini isteyen araştırmacılar, iklim krizinin yiyecek ve su kıtlığı gibi hayati etkilerinin uluslararası politik dengeleri de sarsacağını vurguladı. Bu nedenle geleneksel kriz yönetiminin gözden geçirmesi gerektiğini belirten araştırmacılar, raporda şu ifadelere yer verdi: “Yalnızca tarihsel örneklere dayanarak hazırlanan senaryolara odaklanmamak gerek. Çünkü eşi benzeri görülmemiş olaylar bizi bekliyor. Bu olasılığa odaklanmalıyız.” 

Raporun yazarları, sera gazı emisyonunu azaltmak için harekete geçilmediği durumda, emisyonun 2030’da zirveye çıkacağını ve 2050’de ortalama sıcaklığın sanayi öncesi dönemden 3°C fazla olacağını belirtti.

Araştırmacıların “Sera Dünyası” diye adlandırdığı bu senaryoda, eriyen buzulların deniz seviyelerini yükselteceği, donmuş toprakların yok olacağı ve büyük ölçekli kuraklığın başlayacağı tahmin ediliyor.

Raporda Meksika ve Orta Amerika’daki yağışların yarıya düşeceğini öngören senaryoyla ilgili şu ifadelere yer verildi: “Kuzey Amerika, orman yangınları, su baskınları ve kuraklık gibi tahrip edici büyük afetlerle yüzleşecek. Çin’in yaz musonları bitecek ve Asya’nın büyük nehirleri, Himalaya’daki buzun üçte biri eriyeceği için ciddi oranda kuruyacak.”

2100’de ise sıcaklık artışının 5°C’yi bulacağını söyleyen araştırmacılar, 4°C’nin dahi insan uygarlığının sürmesine izin vermeyeceğini, ekosistemleri tahrip ederek istikrarsızlığa neden olacağını vurguladı. Raporda ayrıca, konuyla ilgili şu açıklamalar yer aldı: “2°C’lik ısınma bile bir milyardan fazla insanın göç etmek zorunda kaldığı korkunç bir senaryodur. Bu yıkım, modelleme kapasitemizin ötesinde. İnsan uygarlığının sona erme ihtimali yüksek.”