Tuğrul, günümüzde nüfus artışının, sanayileşmenin ve teknolojik gelişmelerin enerji gereksinimlerini ciddi seviyelere ulaştırdığını belirterek, bu ihtiyacın karşılanması sürecinde toplumun çevresel beklentilerinin de unutulmaması gerektiğini kaydetti. "Enerji ihtiyacının karşılanmasıyla çevrenin korunması arasında bir denge kurulmalı" diyen Tuğrul, "Enerji ihtiyacının karşılanması için yüksek seviyede karbon içeren kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan enerji üreten konvansiyonel santrallerin maalesef uzun bir süre daha kullanılmaya devam edeceği anlaşılıyor. Yazık ki, rüzgar, hidrolik ve güneş gibi yenilenebilir enerji santralleri sürekli ve kesintisiz olarak yüksek güçte çalışma şartlarını sağlayamıyor. Bu nedenle de baz santraller olarak nitelenemiyorlar. Hem kesintisiz ve güvenli enerji ihtiyacını karşılayabilmesi hem de karbon salınımını çok ciddi oranlarda azaltarak çevresel kaygılara cevap verebildiği için nükleer enerji öne çıkıyor. Nükleer enerjinin bu önemli rolü artık herkes tarafından anlaşılması gereken yadsınamaz bir gerçek" ifadelerini kullandı.
"Yaşanabilir bir dünya için çevre korunmalı"
Bir yandan yeni santraller kurulurken diğer yandan yaşanabilir bir dünya için çevrenin korunmasının önemini vurgulayan Tuğrul, fosil yakıtlı santrallerin saldığı sera gazlarının acil çözülmesi gereken bir sorun olduğunun altını çizdi.
"Akkuyu NGS, tüm güvenlik şartlarına uygun inşa ediliyor"
Tuğrul, derinliğine güvenlik felsefesinin Mersin'de inşaatı devam eden ve tamamlandığında Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olacak olan Akkuyu NGS projesinde de uygulandığını vurgulayarak şu bilgileri verdi:
"Rusya tarafından ülkemizde inşa edilmekte olan santralin tasarımı dünyada tercih edilenlerden birisi olarak öne çıkıyor. Burada güvenilirliğini ispat etmiş VVER-1200 teknolojisine dayanan reaktörler kullanılacak. 50 yılı aşkın süredir başarılı bir şekilde kullanılan VVER reaktörlerinden dünya çapında yaklaşık 80 tane var. Projeye inşaat lisansı verilirken dikkat edilen ve uluslararası bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenen tüm güvenlik hususları, inşaatın bitimini takiben gündeme gelecek olan işletme lisansı müracaatlarında da daima göz önünde tutulacak. Bu çok önemli bir konu olduğu için nükleer santralin işletimi de ulusal ve uluslararası yetkili kuruluşlarca yine bu ilkelere uygun olarak sürekli şekilde denetlenecek. Mevzuatlarımız gereği, ülkemizdeki nükleer santral projelerinin hepsi derinliğine nükleer güvenlik felsefesiyle hayata geçirilmek zorunda. Bu sayede hem Türkiye'nin kalkınmasını sürdürebilmesi için her geçen yıl giderek artan enerji ihtiyacı karşılanmış olacak hem de gelecek nesiller için güvenli ve temiz çözümler üretilmiş olacak."