Gıdalarda "pestisit kokteyli" tehlikesi

Pestisitler ve Sağlığa Etkileri Raporu’nda zehir içermeyen ulusal eylem planı oluşturulması talep edildi

Gıdalarda "pestisit kokteyli" tehlikesi

Çevre, İklim ve Sağlık için İşbirliği Projesi (ÇİSİP) kapsamında bir araya gelen sivil toplum kuruluşları ve kurumlar, Pestisitler ve Sağlığa Etkileri Raporu’nu yayınladı. Raporda gıdalarda birden fazla pestisit kalıntısı bulunduğuna ve gıdaların daha tehlikeli olan pestisit kokteyli içerdiği vurgulanıyor.

Diken'in haberine göre, Pestisitler ve Sağlığa Etkileri Raporu’nu Çevre, İklim ve Sağlık İçin İşbirliği Projesi (ÇİSİP) kapsamında bir araya gelen Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nden uzmanlar hazırladı. Rapora göre, gıdalarda birden fazla pestisit kalıntısı bulunuyor, gıdalar pestisit kokteyli içeriyor.

Pestisitler, kullanıldıkları alanlar dışında çevresel ortamlara geçebiliyor

Raporda, dünya çapında glifosat bazlı 750 farklı pestisit formülasyonu bulunduğu belirtiliyor. Pestisitler yaygın kanının aksine, sadece tarımsal üretimde değil, şehirlerde haşere ve kemirgenlerle mücadele de kullanılıyor. Kentsel alanlardaki pestisit maruziyeti de tarım alanlarındaki kadar önemli. Pestisitler, emilim, süzülme, buharlaşma, sprey sürüklenmesi ve yüzey akışı gibi yollarla kullanıldıkları alanlar dışında çevresel ortamlara geçebiliyor. Böylece canlıların, gıdaların yanı sıra evde, okulda, iş yerinde, kısacası her yerde pestisitlere maruz kalınıyor.

Yine rapora göre, pestisitler hayati tehlike yaratan sağlık sorunlarına yol açabilir. Akut zehirlenmelerin yanı sıra her yıl kullanılan yüzlerce ton pestisit insan sağlığı için ciddi risk teşkil ediyor. Türkiye Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin (UZEM) 2021 yılı verilerine göre, UZEM’e başvuran 217 bin 323 vakadan 8 bin 945’i tarım kimyasallarına maruz kaldı.

"Yüksek risk grupları, çalışanlar ve tarım işçileri"

Çalışmada pestisitin etkilediği gruplar şu şekilde aktarılıyor: “Maruz kalan yüksek risk grupları arasında pestisit üretiminde çalışanlar ve tarım işçileri bulunuyor. Bunun dışında anne karnındaki fetüs etkileniyor. Pestisit anne sütüne de geçiyor, dolayısıyla bebekler etkileniyor. Çeşme suyundan okul bahçesine kadar her yerde pestisit bulunuyor, dolayısıyla her kesimden insan pestisitlerin olumsuz etkilerine maruz kalıyor. Pestisitler okullar, park ve bahçelerde de yaygın olarak kullanılıyor. Okul binalarında kullanılan pestisitler, kitaplar, raflar, sıralar ve duvarlara yapışabilme özelliğine sahip. Çocuklar buralara temas ettiğinde, pestisit kalıntılarını bünyelerine alabiliyor.”

"Önlemleri acilen almamız gerekiyor"

Pestisitlerin sağlığımız için "endişe kaynağı" olduğunu vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Melike Yavuz“Pestisitlerin sağlığa zararları konusunda bilimsel veriler artış gösteriyor. Buna rağmen Türkiye’de pestisit satış ve kullanımı arttı. Hastalık ve sağlık zararını önlemek için, insanların zararlı pestisitlere maruz kalmasını azaltacak önlemleri acilen almamız gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.

"Sinir sistemi ve üreme hastalıklarının oluşumunda rol oynuyor"

Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan ise pestisitlerin sağlık etkisi konusunda şu şekilde konuşuyor: “Araştırmalar hem çocuklarda hem de yetişkinlerde pestisitler ile kanser gelişimi arasında yakın ilişki olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra pestisitler depresyon, dikkat eksikliği, zeka geriliği, Parkinson, Alzheimer, genetik, endokrin, sinir sistemi ve üreme hastalıklarının oluşumunda rol oynuyor.”

"Tarım zehirlerine mahkum değiliz"

Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, pestisit kalıntısı nedeniyle 2021 yılında AB ülkelerinden Türkiye’ye 372 bildirim yapıldığını belirtiyor. Söz konusu rakam, önceki üç yıl ortalamasının yaklaşık üç katı. 2022’nin ilk yarısında ise bildirim sayısı 259’a yükseldi.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, pestisit kalıntıları konusunda iç pazarda yaptığı denetim sonuçlarını "şeffaflıkla" paylaşılmadığını söyleyen Şehirlioğlu sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “İhraç edilen ürünlerde pestisit kaynaklı bildirimlerin artması, iç pazara sunulan ürünlerde daha fazla pestisit bulunabileceğine dair tüketicilerde endişe yaratıyor. Diğer yandan tarım zehirlerine mahkum değiliz. Dünyada ve Türkiye’de pek çok çiftçi zehirsiz gıda üretiyor. Pek çok proje ve yürütülen uygulamalar, entegre zararlı yönetimini kapsayan kademeli bir geçiş süreci ile pestisitlere dayalı konvansiyonel tarım sisteminin yerini agroekolojik (ekolojik tarım), organik ve onarıcı tarıma bırakabileceğini gösteriyor.”

"Zehirsiz tarım ve gıda uygulamaları politika haline gelmeli"

Türkiye’deki su kalitesine ilişkin bilgilere de yer veren çalışmaya göre, sularda tespit edilen 49 mikro kirleticinin 33’ü pestisit. Ayrıca raporda, pestisitlere yönelik yeterli filtreleme/arıtma olmadığına dikkat çekiliyor.

Raporda, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde, ilgili sektörlerle iş birliği içinde, tarım ve gıda sektörüne yönelik zehir içermeyen ulusal eylem planı oluşturulması talep edildi. Ayrıca AR-GE faaliyetlerinin sayı ve kapsamının artırılması, çiftçilerin bilgilendirilmesi, pestisit kullanımının sonlandırılması çağrısı yapıldı.

Türkiye’nin pestisitlerden çıkış için tarih belirlemesi istenirken, bu tarih çerçevesinde ulusal eylem planı ve yol haritası üzerinde titizlikle çalışılması gerektiği vurgulanırken, “Zehirsiz tarım ve gıda uygulamaları Tarım ve Orman Bakanlığı’nın temel politikası haline gelmeli” denildi.

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER