TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Giresun- Şebinkarahisar ve Balıkesir-Ayvalık’ta meydana gelen atık depolama alanlarındaki çökmeleri, “topluma ve doğaya karşı işlenen örgütlü suç” olarak değerlendirdi. Oda’dan yapılan açıklamada, kazalara ÇED raporlarının yol açtığı kaydedildi.
Yıkım yaratan projelere karşı kamunun etkili denetim yapması ve doğru şeffaf ve denetlenebilir bir çevre politikasının oluşturulması talep eden ÇMO’nun açıklamasında Çevresel Etki Değerlendirme süreçleriyle ilgili şu değerlendirme yapıldı.
“Siyasi iradenin sermayenin hedefleri doğrultusunda yaklaşımı ile ÇED uygulamaları amacından sapmış; talan argümanına dönüştürülmüştür. Bakanlıkça bir dönemde 400 ün üzerinde ‘ÇED Olumlu’ kararına karşılık sadece 4 ‘ÇED Olumsuz’ kararı olması; bununla beraber ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararlarının binlerce olması muhtemel sayılarının dahi bilinemiyor olması bunun somut göstergesidir.”
ÇED mevzuatının amacı yönünde uygulanabilir olmaktan çıktığına dikkat çekilen açıklamada, “ÇED’lerin bağımsız olarak raporlanması, bunun için de kamuya daha fazla çevre mühendisi ve diğer ilgili disiplinlerin istihdamının sağlanması veya ÇED mevzuatının kaldırılması” istendi.
Kirletenin parasını verdiği denetim mekanizması
Kazaların bir nedeninin de siyasi iktidarın, söz konusu alanlardaki denetimin hizmet bedelinin “denetlenen” yani sermaye tarafından ödenir hale getirilmesi olduğuna vurgu yapan çevre mühendisleri, “Mevcut durumda denetçi, kontrol olması gereken meslek disiplinlerinin başında sermaye denetçi olarak oturtulmaktadır. Temel çarpıklıkların yanı sıra ihaleler, desteklemeler gibi sayısız tekil uygulamada sermayenin hedefleri doğrultusunda siyasi irade ve sermaye örgütlü suç işlemektedir” dedi.
Şebinkarahisar’da geri dönülemez zarar verildi
ÇMO’nun Şebinkarahisar’daki kazaya ilişkin gözlemleri şöyle:
“Nesko Madencilik A.Ş.’ye ait atık havuzunda ortaya çıkan anlık bir kaza, bir afet, öngörülemez bir olay değildir… Toksik ağır metal içerikli atıklarının depolandığı havuzlardaki patlamaya varan sürecin önünü bilimsellikten ve halkın ihtiyaçlarından uzak yatırım süreci ve ÇED süreçleri başlatmıştır. Şirket 2000’li yılların başından beri çok kez “ÇED gerekli değildir” kararlarına sırtını yaslayarak faaliyetini sürdürmüştür. Geçtiğimiz yıl içerisinde gerçekleştirilen kapasite artışı ise, aynı kararlara sırtını yaslamış ve şirketin atık havuzunu patlayana kadar doldurabilmesine zemin hazırlamıştır.”
Bakanlığın ancak tepkiler üzerine gecikmiş ve yetersiz bir yaptırım uyguladığı kaydedilen açıklamada, ortaya çıkan zararın geri dönüşünün de mümkün olmadığı kaydedildi.
Ayvalık: Denetleme zaafı
Çevre mühendislerinin Ayvalık’taki çökme olayına ilişkin değerlendirmeleri de şöyle:
“Bilfer Madencilik, bugünün mevzuatı ile bile mümkün olmayan Madra Barajı’nın hemen dibindeki tesis faaliyetini 1950’lerde alınan ruhsata dayandırmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu ruhsatı işaret ederek; şirketin faaliyetini kazanılmış hak olarak görmekte ve iptal edilmesine izin vermemektedir.
İzin süreçlerindeki çarpıklıkların dışında, ‘Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik’ Bakanlık ve işletme tarafından uygulanmamış; bu şekilde söz gelimi olası ağır hava koşullarına uygun ve dayanıklı istinat duvarına gerek duyulmamıştır. Ancak bakanlık tartışılır hale gelen günümüz mevzuatına bile uygun olmayan izin süreçleri sonunda bu tesisleri de hayati başka yönetmeliklerin kapsamına almayarak ve denetlemeyerek suça ortak olmuştur.”
Çevre mühendisleri açıklamanın sonunda Bakanlığa çağrı yaparak olayların boyutunu, risklerini, yayılımını, acil eylem planlarını ve uygulanışları hakkındaki bilgileri kamuoyuyla paylaşmasını; kalkınma gerekçesiyle yürütülen talan politikalarına son verilmesini istedi.
Güncelleme Tarihi: 18 Aralık 2021, 11:22