Yapılan açıklamalarda, mahkemece hazırlanan bilirkişi raporunda yer veren “kamu yararı yoktur” sonucunda dikkat çekilirken açıklan davalara bakan Danıştay 6. Mahkemesi’ne bilirkişi raporuna göre hareket etme ve “Yürütmeyi durdurma kararı” verme çağrısı yapıldı.
Ocak 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Çeşme Alaçatı'da 178, Urla Zeytineli'nde 333 olmak üzere toplam 511 parsel hakkında acele kamulaştırma kararı verilmesiyle birlikte ortaya çıkan “Çeşme Projesine” ilişkin tartışmalar hız kesmeden devam ediyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz hafta Turizm Merkezi-Çeşme Projesi Bilgilendirme Toplantısı düzenlemiş ve projede gelinen son noktaya ilişkin ayrıntılı sunum yapmış ve sunumun ardından tepkiler dozunu artırarak devam etmişti.
Konuya ilişkin TMMOB, kamu yararı olmadığı gerekçesiyle “Vazgeçin” çağrısı yaparken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise “Masayayız” demişti.
Süreçte ise gelinen noktada mahkeme bilirkişi heyeti “Kamu Yararı yoktur, çevre tahrip edilecektir, yaşam alanları yok edilecektir” değerlendirmesinde bulunmasının ardından ise gözler projenin akıbetine çevrilmişti.
Öte yandan; TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK),İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Çeşme Çevre Platformu, CHP Partisi İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir milletvekilleri Murat Bakan, Ednan Arslan, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir eski Milletvekili Musa Çam ve 96 çevre örgütü ve platform projenin yapılacağı alanda ir araya gelerek hükümete seslendi.
AKDEMİR: PARTİLERİNİN TÜZÜĞÜNE UYGUN HAREKET ETSİNLER
Açıklamada konuşan TMMOB İzmir İl Dönem Sekreteri Aykut Akdemir, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerektiğini ifade ederken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e partisinin tüzüğüne uygun hareket etme çağrısında bulundu ve “1954 yılından bugüne halkına hiç yala söylememiş, bilimin dışında hiçbir cümle söylememiş ve kamu yararı dışında hiçbir beklenti içinde olmamış bir örgütün bundan 2,5 yıl önce başlatılan, kimsenin içeriğini bilmediği ucube bir proje zerine hazırlık yapmamız gerekiyordu. Bu yarım adaya dair Aziz Kocaoğlu’nun hazırlattığı bir proje, daha sonra Kalkınma Ajansı’nın hazırlattığı bir stratejik plan ve TMMOB’nin hazırladığı ön rapor ve geçen yıl yapılan ‘Yarımadaya dokunma’ çalıştayı ve son olarak gen ay çıkan bilirkişi raporu var. Burayı talana açmak isteyen hırsızların ise ellerinde rapor yok, sadece cumhurbaşkanlığı kararnamesi var. Onlar akşam yatıp sabah kararnameyle uyanıyorlar Ama biz sokaklardayız, buradayız. Açtığımız davaların geldiği aşamada mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekiyor ama hala vermedi. Bilirkişi raporu kamu yararı olmadığın belirtti. Ama hala değişen bir şey yok. Biz mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Bundan sonraki süreçte davalarımıza destek veren milletvekillerimiz var. TBMM’de bu tepkilerin daha da büyütülmesi gerekiyor. Bizler İzmirli bir seçmeniz. Tek bir şeye ihtiyaç vardır. İzmir’in yerel yöneticilerinin kendi partilerinin tüzüklerine uygun davranmaları gerekiyor. İBB’ye, Çeşme Belediyesi’ne, Urla Belediyesi’ne ve Karaburun Belediyesi’ne sesleniyoruz. Bu mücadele bu hukuksuzluğa, hırsızlığa, rant politikalarına ve Çeşme’nin bir karış toprağının çalınmamasına karşı birlikte mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.
ERLAT: HUKUK PRENSİPLERİNE AYKIRI BİR ŞEKİLDE…
Projeye karşı açılan davalar hakkında bilgi veren İzmir Baro avukatı Ömer Erlat, yürütmeyi durdurma kararı beklediklerini belirtti ve “Bu davaları ben hazırladım. 2 dava var. Somut olarak buradaki sorunu anlatacağım. 2 işlem için dava açıldı. Birincisi, Çeşme Turizm Bölgesi Cumhurbaşkanlığı kararının iptali davası. Bu dava, Danıştay 6. Dairesi’nde görülüyor. Keşifler yapıldı, bilirkişi raporu geldi. Rapor, kamu yararı ve planlama ilkelerine aykırı olduğu yönünde. Hukuk pratiği olarak Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesini bekliyoruz. Daha önce bu rapor bize tebliğ edilirken bu kararla gelmeliydi ama bu kararın geciktiğini görüyoruz. Umuyoruz ki en yakın zamanda bu karar alınacak ve proje temelden iptal olacak. İkinci davamız da şuydu: Bu alanın bir sorunu vardı. Kıyı kesimindeki koruma derecesi nitelikli koruma statüsündeydi .Bu alanlara turizm projesi yapamıyorlardı. Bunu aşabilmek için bundan iki ay önce Mersin Körfezi alanının koruma statüsünü iptal ettiler. Ama mega yat limanı yapmak. Biz buna karşı da iptal davası açtık. İzmir 2. İdare Mahkemesi’nde görülüyor. Pek yakın zamanda bu davada da yürütmeyi durdurma kararı alacağımız size bildirmek isterim. İdare hac içindedir. Kültür Bakanlığı, Çevre Bakanlığı’nın yanında davaya müdahil oldu Bu hukuk pratiği olarak karşılaştığımı bir durum değildir. Biz bu projeye niye karşıyız? Çeşme Turizm Bölgesi 16 bin hektarlık alanı kapsar. Daha önce bu bölgede ila edilen 11 bölgeyle birlikte Çeşme’nin yüzde 75’ini kapsıyor. Kalanı da yerleşim yeri. Yani planlar yapıldığında Çeşmeli’ye kalacak olana lan şu an yerleşim olan alanlar. 16 bin hektarlık alan halka kapalı olacak. Bir kısmı da deniz alanıdır ve orayı da kapatmış durumdalar. Alanın yüzde 30’u orman alanı, 2 bin 400 hektarı tarım alanıdır, 4 bin hektarı su koruma havzasıdır. Alanın yüzde 62’si doğal sit niteliğinde. 47 km kıyı şeridini kapsar. Bu alanlar kamuya ait alanlardır. Bu alanlar ilerde Kültür Bakanlığı’na devredilecek. Kültür Bakanlığı da bu alanın tamamını yabancı ya da yerli kişiye ihaleyle devredecektir. Çeşme’nin yüzde 75’inin Cumhurbaşkanlığı kararıyla devir hakkı vardır. İrtifak hakkıyla yapacaklar bunu. Bu alana hiç kimseyi sokmama yetkisine sahip olacaktır bu kişi. Geri kalan kesim de Çeşme’nin yüzde 25’ine sıkışıp kalacak. Buranın irtifak bedeli kamuya ya da Hazine’ye dönmeyecek, altyapı tesislerine dönecek. Helikopter alanları, villalar, oteller, lüks tesisiler, lüks alışveriş merkezileri, golf sahaları yapılacak buraya. Mevcut koruma planlarında bu yapılamaz ama planları değiştirip bunları yapacaklar. Çeşme’ye ek 350 bin nüfus gelecek ve bu günübirlik gelenlerle birlikte 1 milyonu bulacak. Su temini bunu karşılamaya yeterli değil. Bu işlemde kamunun, İzmirlinin yararı yoktur” diye konuştu.
KÖKÜNCÜ: ŞİMDİKİ BAŞKAN TOP ÇEVİRİYOR
Çeşme Esnaf Odası Başkanı Osman Köfüncü ise isim vermeden Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ı “dik durmamakla” eleştirdi ve şunları söyledi; “Çok uzun yıllar önce buradaki mallarımız ellerimizden alındı. Buraların emlak vergileri çok artırıldı. Bu ne demek? Senin ürettiğin buranın emlak vergisini karşılamaz, sat git buradan demek. Bu proje başladığında buranın yerlisi olarak bu mücadeleyi başlattık. Bizi masaya davet etmediklerini söyledik, olmadık insanlar gitti. Ama olarak baktığımda ticari bir tablo içinde yer aldığımızı gördüm. ÇEŞTOP Başkanı Yakup Demir bana , ‘Ben oraya gittim, sadece kireç taşı’ dedi. Sen jeolog musun? Eğer ki sen bunca senedir burada yaşarken daha yeni gidip görmüşsen sen başını kumdan yeni çıkarmışsın demektir. 2006 yılından beri biz rezidansa dikkat çektik, turizmi 2 aya sıkıştırıyorlar dedik. Ama yerel yöneticiler göz yumdu. Bakın şimdi rezidanslar yükseliyor. Biz 2 aya düşürmeyin dedik şimdi 12 aya çıkaracaklar. O dönemki başkanım dimdik duruyordu, şimdiki başkan top çeviriyor. Ben burada genişlemek istemiyorum. Yaşam hakkımı elimden almasınlar, ben bariyerleri aşarak denize girmek istemiyorum. Bize Mikonos, İbiza diyorlar. Çok seven varsa Mikonos’a İbiza’ya gitsinler. Onları zorla tutmuyoruz. Menfaatleri için eğilenler dik duranları sevmiyorlar.”
Okunan basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi;
“İlk adımını, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi”nin 2019 yılının Eylül ayında Resmi Gazete’de ilan edilmesi ile atılmıştı. Bu adımı, merkezi iktidar ile yerel yönetim temsilcilerinin bir araya geldiği bilgilendirme toplantıları izlemiş, arada bölgenin sınırları yeniden belirlenmişti. Toplantıların ev sahipliği ise bakanlık tarafından İzmir Ticaret Odası’na verilmişti. Bunun gerekçesi de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yakın zamanlı açıklamasında ortaya çıkacaktı: Proje “parsel parsel ihale edilecek”ti. Tüccarlıkta deneyim önemliydi ve sayın bakan, bunu en iyi kendinden biliyordu.
2020 yılında, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” için ortada bir proje bile olmadığı, sadece okul kitaplarındaki turizm için yapılan tanımların hedeflendiği ortaya çıktı. İstihdam sağlanacaktı, turizm 12 aya çıkarılacaktı, film platoları ve golf sahaları ile uluslararası rakipler ile rekabet edilebilecek, sağlık turizmi ile de dünyaya sağlık dağıtılacaktı. Kamuoyunun ikna olması mümkün değildi ama bakanların, belediye başkanlarının, ticaret ve sanayi odalarının yöneticilerinin yüzü gülüyordu. Ne de olsa, yarımadanın daha büyük bir yağmaya açılması ihtimali bir kez dillendirilmişti.
20 yıllık iktidarı boyunca, cumhuriyetin kazanımlarını yok etmek için uğraşanlar Çeşme projesinde, “Cumhuriyet Köyü” kurarken karşımıza çıktılar. İçten içe, cumhuriyetin sadece o köyde yaşamasını isteyenler, kurulacak olan o köye “Dinler Bahçesi” eklemeyi de unutmadılar. Ne de olsa, onlara göre pazarlanamayan bir cumhuriyet yaşayamazdı, nitelikli bir pazarlama için de dinin ticarete de alet edilmesi şarttı.
Eğitim sistemini yerle bir eden, Köy Enstitüleri dendiğinde kulaklarını tıkayanlar, ülkenin dört bir yanında eğitimi özelleştiren ve neredeyse İmam Hatipler dışında devlet okulu bırakmayanlar, Çeşme projesi içerisinde tarımı destekleyen “Green School” kuracaklarını açıkladılar. Bu okuldaki çocukların, doğayı ve ekosistem konusunda bilinçlendirileceğini eklediler. “İçerik hiçbir şey, biçim her şeydir” diyenler, Çeşme projesi ile hedef tahtasına konulan doğayı ve ekosistemi, maket haline getirip okulda korunabileceğine inanmamızı istediler.
"CÜMLELERİN İÇERDİĞİ VE KOMEDİ…"
Ülkemizde yağ kuyrukları oluşurken, doğalgaz ve elektrik faturaları ödenemez hale gelmişken, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları takip edilemez durumdayken, projede yapılması hedeflenen, tüketeceği su miktarı Kutlu Aktaş Barajı'nın ortalama üretim kapasitesi düzeyinde olan 20 golf sahası için heyecan duymamazı beklediler. Böylece, dünya tarihine yeni bir yaklaşım kazandırdılar: “Ekmek yoksa golf oyna!”
Yetinmediler… Ülkemizin doktorlarına bilet kesip, ülke dışına yollamak isteyenler, Çeşme Projesi kapsamında, sağlık turizmi amaçlı sağlık köyü kurulmasından söz ettiler. Proje sonrasında, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi”ne halkımızdan kimsenin giremeyeceğini, “parsel parsel” ihale edilecek alanlar sonrasında ülkemize ait bir toprak kalmayacağını düşünmüş olmalılar ki, utanmak ne kelime, bunda bir çelişki görmediler. Herhalde Çeşme projesindeki hastanelerde çalışan doktorlar, ülke dışında çalışıyor kabul edilebilirdi onlar için.
Ne yazık ki, Çeşme projesinde, her şey, burada aktarıldığı gibi oluyor. Eksiği var, fazlası yok! Cümlelerimizin içerdiği ironi, trajedi ve komedi, tam da bu yüzden. Ülkemizin mesleki birikimini temsil eden meslek kuruluşlarının, böyle bir metni kaleme almasının nedeni de, maruz kaldığımız bu “gerçeklik.”
"PROJE İPTAL EDİLMELİDİR"
Yoksa aklı başında olan, ülkesine ve halkına karşı sorumluluk duyan herkes, “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” sınırları hakkında açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda belirtilen gerçeklere;
· “doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunması gerektiğine,
· kısa erimli finansman sorunlarının giderilmesi amacı gerçekleştirilen arazi sunumlarının kamusal kaynak israfı olduğuna,
· doğanın tahribatının insanlığın yıkımı anlamına geleceğine,
· tüm üst ölçekli planlarda ‘Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ ilan edilen alanın yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanları kapsamında kaldığı değerlendirmesine,
· projenin hazırlanmasında ciddi gerekçelere dayanmayan ‘gerekçe raporları’ oluşturulduğuna,
· proje alanının tamamının halka kapalı hale getirileceğine,
· yaşanacak doğa yıkımının geri döndürülemez olduğuna,
· proje sonucunda gelecek nüfusun su kaynaklarını ve altyapıyı tamamen yetersiz bırakacağına,
· tarım topraklarının yok edildiğine” hak verecektir.
Ne demişti, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Bu bir Çeşme projesi değil, Ege Turizm Merkezinin Çeşme etabı.” O halde, yapılacak olan da bellidir:
Ege’yi de ülkemizi de yaşatmak için, Çeşme Projesi derhal iptal edilmelidir.
Çeşme Yarımadası’ndaki ekolojik yıkım geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan, bu yıkımın acilen durdurulması konusunda yetkili kurum/ kuruluşları sorumlu davranmaya, bu talan projesinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Yaşam destek sistemi olarak görülmesi gereken bu alanlara sahip çıkmak, iyileştirmek ve korumak yerine tüm bu ekosistemlerin sağlığını geri döndürülemeyecek şekilde bozabilecek mega proje istemiyoruz. Aksi takdirde, bu kararların altında imzası bulunanlar, gelecekte yaşanacak olası kuraklık, trafik ve koku sorunlarında, “doğal afeti” gerekçe gösteremezler. Çünkü yaşanacak her türlü sorunun faili bizzat kendileridir! Danıştay 6. Dairesini Bilirkişi Raporunun dikkate alarak doğadan, havadan, sudan, topraktan yani yaşam hakkının kutsallığı üzerinden karar vererek kararı iptal etmesini istiyoruz.”