Birleşik Krallık hükümeti, Birleşik Krallık’ın Sıfır Emisyonlu Araç (ZEV) zorunluluğunu yürürlüğe sokacak taslak yasayı hazırladı ve 2030 yılına kadar yeni benzinli ve dizel araçların satışının durdurulmasını yasalaştırmak için bir adım daha ilerledi.
Önerilen yasa kapsamında, sıfır seragazı emisyona sahip yeni otomobil ve kamyonetlerin yüzdesine ilişkin yıllık hedefler belirlenecek ve bu hedef önümüzdeki yıl 2024’te %22 ile başlayacak.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın AB mevzuatında 2035 yılına kadar net sıfır emisyonlu araçlara geçiş konusunda “sadece e-yakıtlı” içten yanmalı motorlu araçlar için bir muafiyet talep etti. Birleşik Krallık hükümetinin bu yeni tasarısı , Transport & Environment adlı STK ve elektrikli araç yatırım kararlarında işletmelere hayati bir kesinlik sağladığını söyleyen endüstri grupları tarafından memnuniyetle karşılandı.
Birleşik Krallık, (2021 verilerine göre Çin’den sonra %17 Pazar payı ile) AB’nin en büyük 2. otomobil ihracat piyasası olduğu için karar büyük önem taşıyor. AB otomobil üreticilerinin bu değerli ihracat piyasasını ellerinde tutabilmeleri için, AB’nin 2035 yılına kadar %100 sıfır emisyonlu araç satışı takviminden daha hızlı bir şekilde elektrifikasyona gitmeleri ve İngiltere’nin 2030 yılına kadar yeni benzinli ve dizel araç satışlarını sonlandırma takvimine uymaları gerekecek.
Birleşik Krallık Ulaştırma Bakanlığı sözcüsü konuyla ilgili olarak “E-yakıtlar kanıtlanmış bir teknoloji değildir, pahalı ve karmaşık tedarik zincirlerine sahiptir ve benzin ve dizel ile aynı kirleticileri yaymaktadır” dedi.
E-Yakıtların Arka Planı ve Geleceği
AB, 28 Mart’ta enerji bakanları arasında yapılan oylamada, 2035’ten itibaren sadece sıfır emisyonlu araçların satılabilmesini öngören otomobil sektörüne yönelik CO2 düzenlemesine devam edeceğini teyit etti.
Geçen yıl AB’nin 2050 sıfır emisyon zorunluluğunu kabul eden Almanya, günün ilerleyen saatlerinde sadece karbon nötr sentetik yakıtlarla ya da havadaki karbonu yakalamak için yenilenebilir enerji kullanılarak üretilen “e-yakıtlarla” çalışan içten yanmalı motorlu araçlara muafiyet tanınması ve yönetmeliğe uymak için kullanılabilmesi konusunda ısrar etti.
E-yakıtlar yandıklarında CO2 ve diğer kirleticiler yayarlar, ancak en azından karbon açısından “nötr” oldukları, çünkü başlangıçta havadan emilen CO2‘den yapıldıkları ve daha sonra bunu atmosfere geri saldıkları iddia ediliyor.
Ancak Avrupa’da kendilerine bir yasal boşluk tanınmış olsa da, uzmanlar e-yakıtların doğalarında var olan enerji verimsizliği nedeniyle karayolu taşımacılığında önemli bir rol oynamalarının pek mümkün olmadığını söylüyor. Nature Climate Change dergisinde 2021 yılında yayımlanan bir makaleye göre, içten yanmalı motora sahip bir otomobilde e-yakıt kullanmak, akülü-elektrikli bir aracı çalıştırmaktan yaklaşık beş kat daha fazla yenilenebilir elektrik gerektiriyor.
Dolayısıyla, tüm arabalar e-yakıtla çalışırsa, toplumun gelecekte karayolu taşımacılığı sektörüne güç sağlamak için elektrikli arabaların kullanıldığı duruma kıyasla beş kat daha fazla güneş ve rüzgar çiftliği inşa etmesi gerekecek.
Ancak uzmanlar, doğal enerji verimsizliğinin, e-yakıtların gelecekte on yıllar boyunca sürücüler için maliyetli kalacağı ve elektrikli araçlarla fiyat konusunda rekabet edemeyeceği anlamına geldiğini söylüyor.
AB’de e-yakıtlı araçlara izin verecek bir yasal boşluğun en güçlü destekçileri bile gelecekte bu araçların büyük bir rol oynamasını beklemiyor. Örneğin, e-yakıt muafiyeti için en güçlü lobi faaliyetleri, üyeleri arasında BP, Shell ve Total gibi büyük petrol şirketlerinin de bulunduğu Fuels Europe adlı petrol rafineri birliğinden geliyor.
Bu petrol şirketleri, karayolu taşımacılığı sektöründe enerji kullanımına ilişkin kendi tahminlerini on yıllar sonrasına yönelik olarak yayınlıyor ve hiçbiri e-yakıtların taşımacılığın geleceğinde önemli bir rol oynayacağını öngörmüyor.
Örneğin BP’nin en son enerji görünümü raporunda, 2050’ye kadar en iyimser ulaştırma karbonsuzlaştırma senaryosunda bile e-yakıtlardan bahsedilmiyor.