Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, Türkiye’nin, sulak alanlar bakımından Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinden birini oluşturduğunu söyledi.
“Dünya Sulak Alanlar Günü” dolayısıyla açıklamalarda bulunan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, “Ülkemizde suyun öneminin tam olarak anlatılamadığı ve anlaşılamadığı bir dönemde 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nü yaşıyoruz. Dünyada küresel ısınma ve iklim değişimi ve etkileri gün geçtikçe daha fazla hissedilmekte ve yaşanmaktadır. Yağış rejimlerinin değişimi, doğal afetler ve salgın hastalıklar (,nsan, hayvan ve bitki ekosisteminde yaşanan salgınlar) beraberinde yaşanılan olumsuz yaşam koşulları her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde son 10 yıllık süreç incelendiğinde iklimsel değişim bölgesel ve ülkesel olarak açıkça görülmektedir. İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde ilk başlarda yaz düzensiz yağışları, kış kuraklığı ve düzensiz yağış dağılımı, özellikle belli bölgelerde kış mevsiminin yeterince yaşanamaması ve kar yağışının önemli ölçüde azalması gelecek ile ilgili tartışılması gereken konuları artırmaktadır” dedi.
Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinden
Prof. Dr. Demir, şöyle devam etti:
"Yaşadığımız bu süreç bölgemizde Ladik gölü başta olmak üzere ülkemizin pek çok sulak alanını yakından etkilemekte, belli alanlarda geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelmektedir. Ramsar Sözleşmesi olarak bilinen ‘Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi’ 1971 yılı Şubat ayında imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat tarihi, sulak alanların korunmasının dikkat çekmek üzere 1997 yılından bu yana ‘Dünya Sulak Alanlar Günü’ olarak kutlanmaktadır. Sulak alanlar tropik ormanlardan sonra biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemlerdir. Pek çok tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı olan sulak alanlar sadece bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul ediliyor. Türkiye, sulak alanlar bakımından Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinden birini oluşturmaktadır.”
Bir damla su bir can
1970 yılından bugüne dünya sulak alanlarının yüzde 35’inin kaybedilmesi ve sıcaklıkların yükselmesinin, dünya çapındaki meteorolojik felaketlerin sıklığının sadece 35 yılda iki kattan fazla artmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Demir, "Ülkemizde gördüğümüz hortumlar, seller ve yağış rejimindeki değişiklikler bunların sadece başlangıcıdır. Sulak alanların sahil şeritlerinde aşırı hava şartlarına karşı tampon bölge oluşturması, taşkınları azaltması, kuraklığı önlemesi, karbonu emmesi ve depolaması iklim değişikliğine karşı gezegenimizi korumaktadır. 2020 yılının 2 Şubat’ını yaşadığımız şu günlerde ‘bir damla suyun bir can olduğu’ bilincinin ve şuurunun oluşturulabilmesi, iklim değişiminin etkilerini azaltacak sulak alanların korunması ve geleceğe taşınabilmesi bilinciyle herkesi duyarlı olmaya ve elini taşın altına koymaya davet ediyor, geleceğimizi ancak hep beraber kurtarabileceğimi vurgulamak isterim. Susuzluk kaderimiz olmamalı” ifadelerini kullandı.