Akbelen Ormanı İçin İki Dava Görüldü

İkizköylülerin Akbelen Ormanı’nın maden işletmeciliğine tahsisi ve açık maden ocağı işletilmesi izninin iptali için açtığı davaların duruşmaları Muğla İdare Mahkemesi’nde gerçekleştirildi. Her iki duruşmanın da kararı taraflara daha sonra tebliğ edilecek. Saat 14:00’da başlayan duruşma öncesinde köylüler ve yaşam savunucuları çeşitli bölgelerde toplanarak Muğla İdare Mahkemesi önüne yürüyüş gerçekleştirdi.

Akbelen Ormanı İçin İki Dava Görüldü

Mahkemeye doğru yürüyüş sabahın erken saatlerinde Akbelen nöbet alanından başlatıldı. İkizköy, Karacahisar ve Çamköy’den yürüyüşe katılan 50 kişi Milas Karayolları kavşağında Bodrum ve Milas’tan gelen hak savunucuları ile buluştu. Bunun yanı sıra İstanbul, İzmir, Aydın, Kütahya, Datça ve Marmaris gibi bölgelerden gelen insanlar da İkizköy’e desteklerini göstermek adına mahkeme önüne gitti. Mahkemenin takipçileri arasında Muğla ve İzmir Barosu, Tema Vakfı’nın temsilcileri, Türk Toraks Derneği gibi kurumlar da mevcuttu.

Saat 13:00 sularında @ikizkoydireniyo X hesabının attığı tweete göre Muğla İdare Mahkemesi’ne giden köylülerin ve yaşam savunucularının üç otobüsü Muğla’nın girişinde durduruldu. Otobüs içerisinden açıklamada bulunan Nejla Işık, “Şöferlerimize cezai işlem uygulanacağı söylenmiş. Biz engelleniyoruz şu anda, ama yürüyeceğiz” dedi. Farklı bölgelerden otobüsle yürüyüşe katılmaya gelen kişilerin buluşma noktası olarak belirlenmiş olan Muğla merkezdeki pazar yerine girmelerine izin verilmediğini aktaran Deniz Gümüşel, bu olaya şöyle değindi: “Dolayısıyla biz şehirde iki ayrı konvoy halinde yürüyüş yapmış olduk. Sonra şehir merkezindeki Sınırsızlık Meydanı’nda buluştuk ve oradan Muğla İdare Mahkemesinin olduğu binaya yürüdük. Aslında polis bir araya gelmemizi engellemeye çalıştı ama biz böylece şehrin iki ayrı rotasında sesimizi duyurma fırsatı bulduk.”

Ruhsat İptali Davası

Maden ruhsatının 230 bin dönümlük bir arazi kapsayan tek bir maden ruhsatı olduğunu belirten Gümüşel, “Mahkeme bizi bu maden ruhsatının iptali için açılmış olan davada herhangi bir bilirkişi keşfi yapılmadan, saha incelenmeden, bu maden ruhsatı kapsamında ortadan kaldırılacak olan; zeytinlik alanlar, tarım alanları, orman alanları, su varlıkları tespit edilmeden bir duruşmaya çağırdı. Avukatlarımız da esas olarak bu davanın gelişiminde bir bilirkişi keşfinin mutlaka olması gerektiğini vurguladılar” dedi.

Teknik bilgileri çerçevesinde 230 bin dönümlük arazi içerisinde yaşanacak olan ekolojik yıkımın resmini de mahkeme heyetine çizmeye çalıştıklarını ifade eden Gümüşel, arazinin yüzölçümünün Milas’ın onda birine denk geldiğini hatırlattı. Bu büyük alanın tek bir ruhsatı olduğunu ve bu ruhsatın Limak ve İÇDAŞ ortaklığında kurulmuş olan YK Enerji’ye verilmiş durumda olması hakkında Gümüşel şunları söyledi: “Bu çok büyük bir ruhsat alanı. Çamköy sınırlarından başlıyor, güney batıda Karacahisar’a dek uzanıyor, güneyde ise Ören Körfezi’ne kadar ruhsat alanı devam ediyor. Dolayısıyla böyle tek bir ruhsat alanının içerisinde, üstelik de Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden muafiyet verilmiş bir alan içerisinde, herhangi bir madencilik yapılmasının büyük bir ekolojik yıkıma neden olacağını mahkemede ifade etmeye çalıştık.”

Maden İşletme İzninin İptali Davası

Akbelen Ormanı’nın madene tahsis izninin iptali için açılan davada da diğer davada olduğu gibi  İkizköylüler’in söz alarak verilen izinlerin kendi hayatları üzerindeki etkilere değindiklerini söyleyen Gümüşel, “Tarımın nasıl biteceğini, oradan zorunlu olarak göç etmek zorunda kalacakları aktarıldı. Su varlıklarının halihazırda maden işletmesi nedeniyle nasıl etkilendiğini ve kirlendiğini anlattılar. Hava kirliliğinin tarıma etkilerini, özellikle zeytinciliğe etkilerini anlattılar. Sağlık etkilerinden bahsettiler. Kendi sağlıklarının bundan nasıl etkilediğini, madenin ve termik santralların yaşam hakkını nasıl ihlal ettiğini paylaştılar” dedi.

Avukatların da yine köylülerin bahsettiği konulara değindiğini belirten Gümüşel, avukatların üzerinde esas olarak durdukları konunun ise adil yargılama hakkının bu dava çerçevesinde sürekli ihlal edilmesi olduğunu söyledi. Üç kere bilirkişi keşfi yapıldığını ve bu raporlardan iki tanesinde açıkça bu madeninin fiilen açılmasının önemli ekolojik yıkıma neden olacağının belirtildiğini aktaran Gümüşel, üçüncü bilirkişi raporunda ise bilim ve gerçek dışı raporlamalar ile sürecin şirket lehine çevirildiğini ve avukatlarının mahkemede bu konu üzerinde durduğunu belirtti.

Bu duruşma esnasında mahkemede konuşan Gümüşel, kömürün yakılmasıyla ortaya çıkacak olan büyük sağlık maliyetinden ve dolayısıyla kömürün ucuz bir enerji kaynağı olarak görülemeyeceğinden bahsettiğini belirtti. Gümüşel bunun yanı sıra ekolojik maliyeti ile beraber kömürün diğer yenilenebilir kaynaklara kıyasla çok daha yüksek bir toplumsal maliyeti olduğundan bahsettiğini ve bir bütünlüklü incelenin yapılması gerektiğini aktardığını söyledi.

“Akbelen Davası artık sadece İkizköylülerin davası olmaktan çıkıp, bir yaşam hakkı davasına dönüştü” diyen Gümüşel, davayı hem bölgedeki su kaynaklarının ortadan kalkması, hem kömür madenciliğinin ve termik santralların yarattığı hava kirliliği hem de kömürün yakılmasından ortaya çıkan karbondioksit ve diğer seragazları yüzünden iklim değişikliğinin çok yoğun bir şekilde neden olduğu toplumsal bir yaşam hakkı mücadelesi olarak tanımladı. Toplum dayanışmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Gümüşel sözlerini şu şekilde noktaladı: “Aslına bakarsanız hepimizin yaşam hakkı için verilen bir mücadele bu. Umuyorum ki destekler böyle devam eder ve mahkeme de toplumsal vicdanı rahatlatacak bir karar verir.”

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER