1- Ormanlar neden yanıyor? Orman yangınlarının çıkış nedenleri neler?
Orman yangınları doğal nedenlerle (yıldırım düşmesi ve nadiren de kuru ot ve yaprakların kendiliğinden tutuşması) çıkabilmektedir. Ancak özellikle Türkiye’deki orman yangınlarının çok önemli bir bölümü insan kaynaklıdır. Örneğin 2020 yılında kayıtlara geçen toplam 3 bin 399 adet yangının yalnızca 312’si (%10’undan daha azı) yıldırım düşmesi nedeniyle çıkmıştır. Buna karşılık 607 yangın anız yakma, avcılık, çoban ateşi, sigara, piknik ve çöplük yangını gibi nedenlerden oluşan ihmalden kaynaklanmıştır. 30 yangın kundaklama nedeniyle, dört yangın terör amaçlı nedenlerle ve iki yangın da açmacılık amaçlı olarak kasıtlı olarak çıkarılmıştır. Toplam 190 yangın çoğunluğu enerji hatlarından kaynaklanan kazalar nedeniyle çıkarken 1859 yangının (%55) nedeni ise saptanamamıştır.
2- Ormanlar yalnızca Türkiye’de mi yanıyor?
Hayır. Ekolojik koşulların (bitki örtüsü, meteorolojik veriler vb.) uygun olduğu her yerde orman ya da yabanıl alan yangınlarıyla ne yazık ki karşılaşıyoruz. İçinde Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz kuşağı ülkeleri (Yunanistan, İtalya, İspanya, Fransa, Portekiz vb.) ile birlikte başta ABD, Kanada, Güney Afrika, Avustralya, Güneydoğu Asya’da orman yangınları sıklıkla görülür. Bununla birlikte çok daha serin iklime sahip olmalarına rağmen Sibirya’da ve İsveç, Finlandiya, Norveç gibi ülkelerde de orman yangınları görülmektedir.
3- Türkiye’de orman yangınları artıyor mu?
Aşağıdaki grafikte Türkiye’de son 10 yılda çıkan toplam yangın sayısı ile bu yangınlarda yanan orman alanı miktarını gösterdim.
Grafikten de görülebileceği üzere ikinci beş yıllık dönemde özellikle yanan alan miktarında önemli bir artış göze çarpmaktadır. 2011-2015 yılları arasında her yıl ortalama 2 bin 319 yangın çıkıp 6 bin 371 ha orman alanı yanarken 2016-2020 arası beş yıllık dönemde yıllık ortalama yangın sayısı 2 bin 770’e ve yanan orman alanı miktarı ise 11 bin 818 ha’a yükselmiştir. Önümüzdeki süreçte bu sayıların hem iklim krizi hem de ormana giderek daha çok insan ve tesis girmesi nedeniyle artması beklenmektedir.
4-Türkiye’de orman yangınları ile nasıl mücadele ediliyor?
Türkiye ilk ormancılık örgütünün 1839 yılında ilk orman okulunun 1857 yılında kurulmuş olduğu, ormancılık gelenekleri köklü olan bir ülkedir. Ülke ormanlarının korunması, geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu kamu organizasyonu olan Orman Genel Müdürlüğü (OGM) hem sözünü ettiğim deneyim ve birikim ile hem de ülke sathına yayılmış örgüt yapısı ile güçlü bir çatıdır. Bu çatı altında çok uzun yıllardır orman yangınları ile mücadele ile ilgili ana birimler bulunmakta ve başarılı çalışmalar yapmaktadır.
Son yıllarda da özellikle yangın takip sistemi açısından ciddi atılımlar yapılmıştır. Buna karşılık, yine son yıllarda yangınlarla mücadelede yararlanılacak uçak ve helikopter gibi teknolojik donanımların sağlanması açısından kamuoyuna da yansıyan bazı sıkıntıların yaşandığı bir gerçektir. Örgüt yapılanmasında liyakatin arka sıralara itilmesi ile önemli yangınlarda siyasilerin yangını bir gösteri arenasına çevirme arayışı yangınla mücadele açısından olumsuz noktalardır. Benzer şekilde orman yangınını söndürmede asli unsur olan yangın işçilerinin geçici statüde ve yılın yangın sezonu denilen belirli zamanlarında çalıştırılması önemli diğer sorun başlıklarıdır. Yangın işçilerinin özlük hakkı sorunları mutlaka giderilmelidir. Ayrıca yangınlar artık bütün yıla yayıldığından yangın işçileri sezonluk olarak değil tüm yıl çalıştırılmalıdır.
5-Orman yangınlarını söndürmede uçak ve helikopter kullanılıyor mu?
Uçak ve helikopter özellikle yangının ilk başladığı zamanlarda, büyümeden söndürülmesi için çok önemli. Ne var ki, Türkiye’nin engebeli arazi yapısı manevra kabiliyeti sınırlı olan uçakların her zaman ve her yerde etkili şekilde kullanılmasının önüne geçiyor. Buna rağmen ve artık iklim krizinin de etkisiyle yangınların neredeyse tüm yıla yayılmış olmasını da dikkate alarak OGM’nin, uygun bir mekân planlaması ile yılın tüm zamanlarında yangına müdahaleye hazır uçak ve helikopter filosunu bünyesinde barındırmasının kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. Orman yangınları gibi can (insan, bitki ve hayvan) kayıplarının yoğun yaşandığı afetleri önlemede kiralama-hizmet alımı gibi yöntemlerin sürekli sorunlar çıkaracağı ve orman yangınlarıyla mücadelede başarıyı azaltacağı açıkça ortada.
6- Yanan orman alanları ne oluyor? Yanan orman alanları imara açılabilir ya da bu alanlarda turistik tesis yapılabilir mi?
Yanan orman alanları yeniden ve hızlı bir şekilde ormanlaştırılıyor. Anayasa’nın 169. maddesi “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” demektedir. Okuyucular haklı olarak Anayasa’da yazılı olmasına rağmen uygulanmasında sorun yaşanan pek çok örneği hatırlayarak kuşkuya düşebilir. Ancak OGM’nin Anayasa’nın bu amir hükmüne bugüne kadar uyduğunu biliyoruz. Bu açıdan yapılan eleştiriler haklı değil. Kamuoyunda ve özellikle sosyal medyada bunun aksi oluyormuş gibi görüntü yaratan fotoğrafların hepsinin bir açıklaması var. Büyük bölümü yangın görmüş alan değil.
Zaten mesele de burada; yangın görmüş orman alanında başka hiçbir şey yapılamaz. Ancak yangın görmemiş sağlıklı ormanlarda hem 6831 Sayılı Orman Yasası’nın değişik maddelerine hem de Turizmi Teşvik Yasası’nın 8’inci maddesine göre pek çok işletme ve tesisi kurulabiliyor. O halde otel yapmak için ormanı kim yaksın, niye yaksın? Bu yapılıyormuş gibi, bilgiye dayanmayan sezgisel eleştiriler sanıyorum ülke ormanlarına zarar veren diğer pek çok realiteden besleniyor. Ancak doğruları söylemek bizim görevimiz. Ayrıca bu haksız eleştiriler, ormanlara gerçekten zarar veren diğer alanlardaki mücadelelerin gücünü de zayıflatıyor. Çünkü Tarım ve Orman Bakanının son açıklamalarında da olduğu gibi, bütün eleştiriler tek kefeye konuluyor ve hepsi haksız eleştiriymiş gibi topluma yansıtılıyor.
7- Yanan orman alanlarına neden hep çam dikiliyor? Başka ağaç türleri; zeytin ve ceviz gibi meyveli ağaçlar dikilemez mi?
Hayır, dikilemez. Çünkü yanan orman alanlarının çok büyük çoğunluğu Ege ve Akdeniz’de. Bu bölgelerde doğa kararını çam olarak netleştirmiş. O bölgelerdeki ekolojik koşullara en iyi uyum sağlayan ağaç cinsi çam. Tür olarak da kızılçam. Bizim buna müdahale etmemiz ekolojik süreçlerde mutlaka istenmeyen bir sonuca yol açacaktır. Bilim ve teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun doğanın milyonlarca yıllık evrim sürecinde oluşturduğu kararlardan daha isabetlisini oluşturabilecek bir düzeyde değiliz. Doğayı taklit etmek, bazı istisna sayılabilecek durumlar hariç, daima en akıllıca yöntemdir.
8- İklim krizi orman yangınlarını etkiliyor mu?
Kesinlikle etkiliyor. Ortalama sıcaklıklardaki artışlar ile dengesizleşen yağışlar (birden bire şiddetli şekilde gerçekleşen yağışlı dönemler ve uzun kuraklık periyodları) orman yangınlarını artırıcı yönde etki yapıyor.
9- Yanan orman alanları kendi haline bırakılırsa daha iyi mi olur?
Genellikle evet. Çünkü hem orman hem de yangın ekologları Türkiye’de yanan orman alanlarının korunarak kendi haline bırakılması durumunda kısa sürede eski haline geleceğini ve bu yöntemin ağaçlandırmaya göre genetik açıdan çok daha sağlıklı olduğunu söylüyor. Dünyanın başka yerlerinde de benzer saptamalar yapılıyor. Ancak Türkiye’de yangınlar sonrası oluşan kamuoyu duyarlılığının oluşturduğu baskı OGM’yi bir an önce ağaçlandırma yapmaya itiyor. Üstelik orman ağaçlandırması konusunda ne yetkisi ne de bilgisi olan belediyeler ve STK’lar gibi kurumların ‘derhal ağaçlandıracağız’ kampanya ve sözleri konuyu iyice karmaşık hale getiriyor. Bu kampanya ve sözlerin iyi niyetinden şüphe etmesek de sonuçlarının olumlu olduğunu söyleyemiyoruz.
10- Orman yangınlarıyla mücadelede izlenmesi gereken yol nedir?
Aslında bu sorunun yanıtını 4’üncü ve 5’inci soruların yanıtlarında verdim. OGM’nin deneyim, bilgi ve insan kaynağı kapasitesi yeterli. Biraz teknoloji desteği, biraz uzmanlık ve liyakate önem ve biraz da yangın işçilerinin sorunlarının çözülmesi ile orman yangınları ile mücadeledeki başarı düzeyinin çok daha yüksek noktalara çekilmesi olanaklı. Bundan çok daha önemli olan şey ise çıkan yangını söndürmektense yangının çıkmasına engel olmanın daha rasyonel bir yol olduğu. Yangınların büyük bir bölümü insan kaynaklı olduğuna göre yangına hassas bölge ve zamanlarda insanın ormandan olabildiğince uzak tutmak gerekir. Ne var ki bir yandan turistik ve rekreasyonel talepler için ormanların sınırsız bir kaynakmış gibi değerlendirilmesi, diğer yandan da ormanların içine çeşit çeşit işletme ve tesisin bu kadar kolayca girebilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması ve ormanların giderek daha küçük parçalara bölünmesi, insanı ormandan olabildiğince uzak tutma gereği ile taban tabana zıt uygulamalar.
Kamuoyunda çoğunlukla yangın çıktıktan sonra ortaya çıkan tablo ve yangın sırasında yapılanlar ya da yapılamayanlar konuşuluyor. Orman yangınlarını henüz yangınlar çıkmadan konuşmayı öğrendiğimizde ve yangını söndürmek için harcadığımız emeğin daha fazlasını yangını önlemek için harcadığımızda çok daha olumlu şeyler yazmamız mümkün olacak. Ama mevcut durum böyle değil ve ne yazık ki giderek daha fazla yangın ve yanan orman göreceğiz.
Elbette çıkan yangınla mücadele eden, işçisinden genel müdürüne tüm ormancılara minnet borçluyuz. Bu uğurda yaşamını kaybedenleri saygıyla anıyoruz. Ama bilmeliyiz ki onlara edebileceğimiz en büyük teşekkür onlara daha az ihtiyaç duyulacak ve onların canlarını daha az tehlikeye atmasına sağlayacak önlemleri almamızdır. Bu önlemlerin neler olduğu da açıkça ortada. Bunları yapmadan yalnızca kahramanlık öyküleri yazmak, diğer tüm alanlarda olduğu gibi orman yangınları konusunda da o kahramanlara yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır.
Güncelleme Tarihi: 03 Temmuz 2021, 18:37