Uranyum Atlası’nın yeni yayımlanan Türkçe baskısı, nükleer enerji ve uranyum madenciliğinin yol açacağı ciddi ekolojik sonuçların yanı sıra ekonomik sonuçların da ne kadar feci olacağını gösteriyor. Almanya bu ayın ortasında son üç nükleer reaktörünü de kapatarak en azından nükleer enerji üretimi açısından nükleer çağı sona erdirmeyi planlarken, Türkiye ilk nükleer enerji santralını inşa ediyor.
Uranyum Atlası’nın da ortaya koyduğu gibi, Türkiye’de yenilenebilir enerji maliyetleri nükleer enerji maliyetinin çok altında. Şu anda rüzgâr enerjisinden kilovat saat başına yaklaşık 2 dolar sent, güneş enerjisinden ise 1 ila 1,7 dolar sent maliyetle elektrik üretmek mümkün.
Bu rakamlar Türkiye’deki en son yenilenebilir enerji ihalelerinin rakamları. Mevcut devlet teşvikleri incelendiğinde, yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen alım garantisinin, Rus devlet şirketi Rosatom’un Akkuyu’daki nükleer santralın işletmecisi olarak aldığı ücretin (12,35 dolar sent) çok daha altında olduğu görülüyor. Mevcut devlet alım garantileri, biyokütle için 1,7 ila 2,7 dolar sent, hidroelektrik için 2,15 dolar sent ve yine 24 saat çalışan jeotermal için 2,9 dolar sent seviyesinde. Rosa Luxemburg Vakfı Türkiye Kıdemli Danışmanı Dominic Noll, “Türkiye’nin nükleer enerji macerasına atılması, ekonomik açıdan anlaşılmaz ve ekolojik açıdan tamamen anlamsız. Neyse ki Almanya’da bu durum yakında sona erecek, çünkü nükleer enerji onlarca yıldır yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılmasını engelliyor” dedi.
Ekosfer Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz ise “Türkiye 50 yılı aşkın bir süredir nükleer çağa adım atmayı planlıyor. Akkuyu’da ilk reaktörler inşa aşamasında. Ülkemizin daha düşük maliyetle değerlendirilmeyi bekleyen büyük yenilenebilir enerji kaynakları olmasına rağmen nükleer santralın açılış günü çok yakında duyurulacak. 50 binden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan son depremlerin de gösterdiği gibi, Türkiye yüksek deprem riski taşıyan bir bölge. Uranyum Atlası’nın nükleer enerjinin tehlikelerini duyurmanın yanı sıra, ülkemizdeki uranyum madenciliğini durdurmamıza da yardımcı olacağını umuyorum” dedi.
“Radyoaktif Çamur Mirası”Türkiye’de uranyum çıkarılabilecek beş bölge var. Bu bölgelerin tamamında uranyum yatakları küçük ölçekli ve uranyum cevheri sadece yüzde 0,04 ila 0,1 arasında uranyum içeriyor. Toplamda çıkarılabilecek uranyum miktarı ise sadece 12.600 ton.
Uranyum Atlasları serisinin proje yöneticisi ve Türkiye baskısının baş editörü Horst Hamm, “Uranyum madenciliğinin sonuçlarının ne olduğunu gözünüzde canlandırmanız gerekiyor. %0,1 oranında uranyum içeren bir cevherde, çıkarılan her bir ton uranyum geride 999 ton kaya kalıntısı ve radyoaktif çamur miras bırakıyor” diye konuştu.
Fisyon ürünü olan uranyum çıkarılıyor ancak uranyum kararlı bir element değil ve herhangi bir eylem gerekmeksizin bozunur. Uranyum bozununca ortaya çıkan ürünler ve bunlarla birlikte de radyoaktivitenin büyük bir kısmı kaya kalıntılarında hapsolur. Her bir bozunma aşamasından sona açığa çıkan alfa, beta veya gama radyasyonu, solunum yetmezliği, kanser, kısırlık, düşük ve deformasyona kadar uzanan sorunlara neden olur. Madenciler ve yerel halkın sağlığının nasıl etkilendiği Kuzey Amerika, Afrika veya Avustralya’daki maden alanlarından iyi biliniyor.
Nükleer enerjinin katbekat yüksek maliyetine ve uranyum madenciliğinin radyasyon yayma riskine rağmen Türkiye’nin neden nükleer çağa girmeye can attığını tahmin etmek kolay değil. Horst Hamm’a göre, bu girişimin neden olduğu muazzam maliyetlerin faturası Türk vergi mükelleflerine kesilecek.
Uranyum Atlası’nın Türkçe baskısı, tıpkı Almanca, İngilizce, Çekçe, İtalyanca ve Fransızca baskıları gibi haritalar, grafikler ve açıklayıcı örnekler aracılığıyla nükleer enerjinin sonunun geldiğini gösteriyor. Uranyum Atlası’nın Türkçe baskısı Rosa Luxemburg Vakfı, Nükleersiz Gelecek Vakfı, Greenpeace Çevre Vakfı ve Ekosfer tarafından ortaklaşa yayımlandı.