Son günlerde sık sık meydana gelen depremler, vatandaşları tedirgin etmeye başladı. Türkiye 41 kişinin hayatını kaybettiği Elazığ ve Malatya depreminin şokunu atlatmaya çalışırken, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Büyükşehir Belediyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğiyle Seferihisar ve Balçova'daki binalarla ilgili hazırladığı envanter çalışmasının sonuçlarını açıkladı.
Rapora göre, İzmir'deki 670 bin binadan 70 bininin, 7 ve üzerindeki bir depremde yıkılacağı veya ağır hasar alacağı öngörülüyor. Elde edilen bulgular ışığında can kaybının ise 30 bin olacağı tahmin ediliyor.
İMO Şube Başkanı Gürkan Erdoğan, Seferihisar ve Balçova özelinde yaptıkları raporu açıkladıklarını ancak kentin bütününe dair bir veriye sahip olmadıklarını söyledi.
Gürkan Erdoğan, "Yaptığımız araştırmaya göre ağır hasarlı ve yıkılacak bina oranı yüzde 12-13. Biz bu oranı, Balçova ve Seferihisar'da yapılan çalışmaları tüm kent geneline yayarak elde ettik. Aslında bu rakamlar, çok da şaşırtıcı rakamlar değil. Gölcük depremine baktığımızda, burada aynı rakamlara ulaşılıyor. Yüzde 6-7 civarında bina yıkılıyor. Yine aynı oranda da bina ağır hasarlı hale geliyor. Ülkenin tamamında yapı stokunun aynı olduğunu düşünürseniz, bir sınavdan geçtik. Gölcük depremi. Burada elde ettiğiniz sonuçları aslında kabaca diğer yerlerde de görebilirsiniz" dedi.
Depreme yönelik çalışmaların yapılması halinde, önce mevcut duruma dair tam olarak bilgi sahibi olunması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Bütüne dair bilgi sahibi değiliz. Kentin bütününe dair bilgimiz yok. Depremle ilgili çalışmalar başlayacaksa, önce mevcut durumu bilmemiz gerekiyor. Vatandaş içinde oturduğu binanın riskli olup olmadığını bilmek zorunda. Yüzde 6-7 gibi bir rakamın en az yarısı kolaylıkla inşaat mühendisleri tarafından gözlemsel raporlarla, çok basit bir karot alarak tespit edilebilir. Can kaybı bugünden yarına azaltılabilir. Yeter ki bu konuda kararlılık olsun" diye konuştu.
Kurumların elinde yapı stokuna ilişkin veri bulunması halinde, can kaybının yarı yarıya azaltılabileceğini söyleyen Erdoğan, "Binaların risk dereceleri belirlendiği ve kentsel dönüşüm çalışmaları hayata geçirildiği zaman can kaybını yarı yarıya azaltırsınız. Daha sonra önünüze takvim koyarsınız. Örneğin bir yılda şu kadar bina yapılacak diye. Bir yılda şu bölgelere girilecek" ifadelerini kullandı.
Televizyon programlarına çıkan uzmanları da eleştiren Erdoğan, şunları söyledi: "Yerbilimciler televizyonlara çıkarak, 'deprem o gün mü olacak, bugün mü olacak, kaç şiddetinde olacak?' Bunları konuşuyor. Bu ülke deprem ülkesi. Yüksek şiddetli depremler olabilir ve olacak. Bizim oturduğumuz binaları güvenli yapmak dışında bu konuda yapabileceğimiz başka bir şey yok. Yapıyı güvenli hale getirmemiz lazım. Bu konuda da inşaat mühendisleri yetkili tek merci."
'2017 YILINA KADAR YAPI STOKUNUN ÇIKARILMSI GEREKİYORDU'
Genel olarak duruma baktıklarında İzmir'e dair ellerinde verinin bulunmadığını kaydeden Erdoğan, "Nereye doğru ilerlediğimizi bilmiyoruz. 2009 yılında yapılan Radius İzmir Deprem Master Planı ile 2012 Ulusal Deprem Strateji Eylem Planı çalışmaları sırasında İzmir'in yapı stokunun çıkarılması kararı alınmıştı. Bu kararın altında bakanlık imzası bulunuyor. O zaman alınan kararda, kentin yapı sokunun 2017 yılına kadar çıkarılması gerektiği belirtildi. Hatta bu çalışmanın kamu kurumlarından başlatılması yönünde karar alındı, ama çalıma yapılmadı. Şu anda biz kamu binalarının durumunu dahi bilmiyoruz. AFAD, belediye, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, yarın deprem olduğunda afeti koordine edecek ve yönlendirecek kurumlar. Bu kurumların durumunu dahi bilmiyoruz. Elimizde veri olmadan nereye doğru gittiğimizi tespit edebilmemiz imkansız" dedi.
'PARSEL BAZLI DEĞİL ALAN BAZLI KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPILMALI'
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Alınç da, "Depreme hazırlığın tek yolu, kentsel dönüşüme uygun bir model ortaya koymak. Kentsel dönüşüm, Türkiye'nin depreme hazırlığının tek koşuludur. Başka çaremiz yok. Şu anda yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları çok yetersiz. Bu çalışmaların bakanlık, belediyeler, vatandaşların birlikte yürütmesi gerekiyor. Gerekirse bir kooperatif modelinin oluşturulması, evlerini yenilemek isteyen vatandaşların bir araya getirilerek çalışma yapılması lazım. Yapı stoku envanter çıkarılırken bir de sosyoekonomik anket yapılması gerekiyor. Kim evini yenilemek istiyor, kimin bu işe ayıracak ne kadar bütçesi var. Bunların belirlenmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm, devletin ve belediyelerin tek başına yapabileceği bir şey değil. İnsanların da bu işe el atması gerekiyor. Belli ki bir bedel ödenmesi gerekiyor. O bedeli canımızla değil, malımızla ödememiz gerekiyor. Türkiye'deki en büyük yanlış, büyük değişikliklerin bir anda yapılmaya çalışılması. Her büyük değişiklik önce pilot projelerle sınanmalı, işe yaradığı ortaya konulduktan sonra çalışmalar başlamalı. Oysa şimdi birçok kentsel dönüşüm projesinin yarıda kaldığını görüyoruz. İnsanlar parsel bazında kentsel dönüşüm yapmak zorunda kalıyor. Parsel bazında kentsel dönüşüm, kentsel dönüşüm değildir. Bu tip kentsel dönüşümler bir an evvel durdurulmalı. Ada, alan bazında, insanların bir araya getirildiği, uzlaşmayla yapılacak bir kentsel dönüşüm modeli ortaya konmalı" dedi.