Dünyanın en tehlikeli sorunu haline gelen küresel ısınma ve olası sonuçlarına ilişkin, değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Nuray Ekşi, son yıllarda başlayan ve "iklim mültecisi" (climate change refugees) veya "çevresel mülteciler" (environmental refugees" diye adlandırılan yeni bir mülteci türünün ortaya çıktığını söyledi.
İklim değişikliğinin sadece ada devletlerini değil tüm dünyayı tehdit eden küresel bir tehlike olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ekşi, "Nitekim 2050 yılına kadar, 200 milyon insanın iklim sebebiyle yerlerini değiştireceği tahmin ediliyor. Bazı tahminlere göre deniz seviyesi bir metre daha yükselirse Maldivler, Marshall Adaları, Kribati ve Tuvalu, insanların yaşayamayacakları yerler haline gelecek. Isınma sebebiyle kuraklık ve buzulların erimesi artacak; 700 milyon ile 1,5 milyar arasındaki insan su sıkıntısı çekecek. Asya, Afrika ve küçük adalarda yaşayan insanlar iklim mültecisi olmakla yüz yüze kalacaktır." diye konuştu.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ AÇIK BİR TEHLİKE TEŞİK ETMEKTEDİR"
Prof. Dr. Nuray Ekşi, çevre felaketlerinden ve iklim değişikliklerinden etkilenen insanların ülkelerini terk ederek başka ülkelerden uluslararası koruma talep ettiklerini ancak her ne kadar "iklim mültecileri" veya "çevre mültecileri" olarak anılsalar da söz konusu kişilerin 1951 Cenevre Konvansiyonu kapsamında mülteci sayılmadıklarını dolayısıyla bu kişilerin ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacaklarını belirtti.
"İklim mültecileri" veya "çevre mültecileri" olarak anılan insanlara bazı devletlerin yasalarında "tamamlayıcı koruma" veya "geçici koruma" sağlandığı bilgisini paylaşan Ekşi, "Bazı devletlerin yasal düzenlemelerinde ise iklim mültecilerine yönelik herhangi bir koruma öngörülmemiştir. Yaşama hakkı başta olmak üzere insan haklarına ilişkin uluslararası düzenlemelerde yer alan bazı hükümler çerçevesinde iklim mültecilerine insani koruma sağlanabilir. Ancak insani korumanın çerçevesi de henüz tam olarak çizilmemiştir." dedi.
Prof. Dr. Ekşi, devletlerin kitlesel akın halinde, geçici koruma sağlama yükümlülüğünü öngören bir milletlerarası antlaşma bulunmadığını, hatta 'kitlesel akın halinde ülke sınırlarının kapatılabileceğine dair' görüşlerin de olduğuna da vurgu yaptı.
"İKLİM MÜLTECİLERİ SORUNU TÜRKİYE'NİN SORUNU DEĞİL"
Prof. Dr. Nuray Ekşi, iklim mültecilerinin sadece Türkiye'nin sorunu olmadığını ve Türkiye'nin acilen ve net bir şekilde dünyaya "iklim mültecilerini" kabul etmeyeceğini duyurması gerektiğini belirtti.
İklim mültecileriyle ilgili yapılan birçok çalışmaya sanayileşmiş bir çok ülkenin taraf olmaktan kaçındığını dile getiren Prof. Dr. Ekşi, şunları kaydetti:
"Çünkü neler olacağını biliyorlar. Dünya iklim mültecileri sayısı 2020'li yıllardan itibaren giderek artacak, sel felaketleri, kuraklık gibi nedenlerden dolayı. Tarım arazileri çok değerli hale geldi. Ülkeler tarım arazilerinin bir karışına kimseyi dokundurtmuyor. Bizim de aynı şekilde iklimin yol açacağı felaketlerden hem tarım hem hayvancılığın etkilenmemesi için ciddi ve radikal adımlar atmamız gerekiyor.
Türkiye şu anda sadece sınır ülkelerde olan iç çatışmalar, iç savaşlardan etkilenen bir ülke değil. Bundan sonra göç olayının mutlak bir şekilde kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Afrika ülkelerinden bu şekilde bir akın olursa nasıl altından kalkacağız? Türkiye bu riske çok açık bir ülke. Şu anda bile Afrika'dan gelenlerin çoğu ekonomik ve iklimden kaynaklanan sebeplerden dolayı geliyor."