ÇEVRE HABER - Çevre Deniz ve Ülkemiz İçin

Uzmanlardan kuraklık uyarısı: Temmuzda ‘eyvah’ diyeceğiz

ÇEVRE

İklim bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin bir kuraklık kıskacına girdiğini söyleyerek kuraklıkla ilgili atılmayan her adımın ileride daha yüksek maliyet olarak geri döneceğine dikkati çekiyor. Prof. Türkeş kuraklığın, tarım, hayvancılık ve arıcılık başta olmak üzere birçok sektör üzerinde ciddi etkilere yol açabileceğini belirtiyor.

Türkiye, tarımdan hayvancılığa sanayiden kent yaşamına kadar farklı alanlarda büyük ve ciddi bir kuraklık kıskacında. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’e göre ülkenin büyük bölümünde şu anda orta ve şiddetli kuraklık yaşanılıyor.

Uzun süredir uzmanlar tarafından yapılan uyarılara rağmen kuraklık tehlikesinin henüz tam olarak anlaşılmadığını söyleyen Türkeş, “Maalesef depremlerde binlerce vatandaşımızı kaybettik. Şehirler harap oldu. Bizim her alanda afetlere hazırlıklı olmamız, risk azaltım planlarını güçlü şekilde uygulamamız gerekiyor. Bu, deprem için de kuraklık için de geçerli” dedi.

‘Hâlâ bir tehlike yokmuş gibi davranıyoruz’

Hürriyet‘ten Emre Eser‘in aktardığına göre Türkeş, günden güne büyüyen kuraklık tehlikesiyle ilgili olarak şunları kaydetti:

“Kasım ayından itibaren çok kısıtlı yağış aldık. Her bölge için tehlike söz konusu. Hâlâ bir tehlike yokmuş gibi davranıyoruz. Ciddi adım atan, bu durumun farkında olan bir kurumumuz yok. Temmuz ayı geldiğinde ‘eyvah’ diyeceğiz. Sulama suyu ihtiyacımız o zaman daha çok ortaya çıkacak. Şu an hububat için durum idare edilebilir ama bol su isteyen sebze-meyveler için yazın sıkıntı büyük olacak. Genel olarak kuraklık tehlikesine karşı alınmayan önlemlerin ve atılmayan adımların faturası da kabarık olacak. Maliyeti büyük olacak.”

Yanlış ürünler, yanlış sulama yöntemleri…

Prof. Dr. Türkeş, başta İç Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere belirli alanlarda yanlış ürün seçimiyle üretimin yapıldığını aktararak ülkede tarımsal kuraklık yaşandığını ve yeterli su bulmakta zorlanıldığını hatırlattı. Buna rağmen yanlış tarımsal ürünlerin üretildiğini kaydeden Türkeş, şunları söyledi:

“Yıllardır yapılan uyarılara rağmen hâlâ belirli bölgelerde bol su isteyen mısır ve şeker pancarı üretimi yapılıyor. Üstelik çoğu yerde bu teşvik ediliyor. Çok büyük bir yanlış. Ürün desenimiz yanlış ve buralarda vahşi sulama yapılıyor. Yeraltı suları kullanılıyor. Sonra da binlerce yılda oluşan obruklar 20 yılda oluşmaya başlıyor. Fiziki coğrafyayı bile değiştiriyoruz. Hemen doğru yerde doğru ürün üretimine geçmeliyiz.”

‘Suyu kirletene tolerans tanınmamalı’

Türkiye’nin ciddi bir yağış ihtiyacı olduğuna değinen iklim bilimci, “Bizim toprağımıza düşen her damla suya sahip çıkmamız lazım. Ülkemiz su zengini değil. Yağışlardan elde ettiğimiz suyumuzun önemli bir bölümünü de kaybediyoruz” diye devam etti.

Bazı bölgelerin çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizen Türkeş, “Acilen su toplama havzalarımıza, ormanlarımıza bu gözle sahip çıkmalıyız. Bu alanları koruyup genişletmeliyiz. Ayrıca konutlar gibi sanayide de ciddi bir su kullanımı var. Daha kötüsü sanayi, atığını temiz sulara bırakıyor. Böylece az miktardaki temiz suyumuz da kirleniyor. Artık bunlara tolerans tanınmamalı” diye ekledi.

‘Türkiye iki yıl sürecek kuraklığa hazır değil’

Artık Türkiye’nin afetler konusunda bekleyecek vakti olmadığının altını çizen Türkeş, deprem ve kuraklıkla ilgili çok sayıda çalışma olmasına rağmen ciddi adımlar atılmadığını ifade ederek “Belediyeler sorun yokmuş gibi davranıyor. Türkiye iki yıl ve üzeri sürecek bir kuraklığa hazır değil. Belki su kullanımıyla ilgili kısıtlamalar gündeme gelebilir. Suyu çok dikkatli kullanmalıyız” dedi.

Her afete karşı dirençli kentlerin inşa edilmesi gerektiğini savunan Türkeş, “Kentlerimiz kuraklığa da dirençli olmalı” diyerek deprem bölgesinde yeniden yapılan konutlar yağmur hasadına göre inşa edilmesi önerisini dile getirdi. Türkeş, Türkiye’de hem eğitim sisteminde hem de politika yapıcıların arasında mutlaka coğrafya bilen uzman isimlerin daha fazla yer alması gerektiğini de vurguladı.

Ege’yi kuraklık bekliyor

Kış aylarında yağış ortalamasının düşüşüyle İzmirManisa ile iç Ege’de yaşanan kuraklık resmi verilere de yansıdı. Ege’nin verimli ovaları, ihracatta önemli paya sahip gıda ürünleri ile birlikte çiftçilerin geleceğini de tehdit eden bu durum devam ettiği takdirde Türkiye’yi karanlık günler bekliyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan ve son altı aylık ve üç aylık dönemi kapsayan yağış raporlarına göre orta kurak ve şiddetli kurak kuşağında yer alan Ege’nin büyük bölümü su konusunda alarm veriyor.

Standart Yağış İndeksi Metoduna Göre 2023 Ocak Ayı Meteorolojik Kuraklık Durumu 3 Aylık Değerlendirme. Kaynak: MGM

Cumhuriyet‘in aktardığına göre, sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği ve üst üste rekorlar kırılan bölge genelinde son verilere göre; metrekareye yılda 206 mm yağış düşen Ege’de bu rakam yüzde 42 oranında azalarak 120 mm’ye kadar düştü. Suya hasret geçen ve ılık günler yaşanan kış mevsiminde ise ortalama yağışlı gün sayısı yüzde 60 oranında düşerek 10 güne kadar geriledi.

Bilim insanlarına göre en sıcak yaz mevsiminin kapıya dayandığı ve Akdeniz ikliminin etkili olduğu bölgede baraj doluluk oranları da tablonun ciddiyetini gözler önüne serdi. Bölgenin en büyük ili İzmir’de barajlardaki ortalama doluluk oranı yüzde 40’lar seviyesinde iken bu rakam geçen yıla göre yüzde 25 oranında geriledi. Manisa’da yüzde 20 seviyelerine gerileyen doluluk oranları, Aydın’da ise yüzde 12 ile yüzde 30 arasında seyrediyor.

‘Şu an tezgahlar dolu ama bu böyle gitmeyecek’

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Hakan Çakıcı, mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları nedeniyle kış sebzeleri ve buğday gibi ürünlerin çabuk geliştiğini aktardı. Çakıcı, şu uyarılarda bulundu:

“Kar yağmadığından ötürü yeraltı sularında da yakın zamanda sıkıntı başlayacak. Yeraltı sularında da seviye düşüyor. Tüm bu faktörler verimliliğe yansıyacak. Rekolteler düşecek. Yaza yaklaşırken fiyatlar da yükselecek ve bazı ürünleri bulamayacağız. Şu anda tezgâhlar dolu, ürün bol fiyatlar düşük gibi ama bu böyle gitmeyecek. Karşımızdaki bu kuraklığın asıl etkilerini önümüzdeki yaz göreceğiz.”

Barajlar, göller ve göletlerin daha az dolacağını ve barajlarda su seviyesinin düşmesinin tarımın da olumsuz etkilenmesi anlamına geldiğini ifade eden Çakıcı, “Barajlardaki suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Geçen sene bile kanallardan verilen sularda kısıtlamaya gidildi, bu sene çiftçi çok daha büyük sıkıntı yaşayacak” dedi.

‘Ekmekte bile sorun yaşayabiliriz’

Çakıcı, mısır, pamuk gibi ürünler ile buğday, sebzeler ve arpa gibi ürünlerde verim kayıpları ve yaz başlangıcında ani fiyat çıkışları olabileceğini kaydederek “Ekmekte bile sorun yaşayabiliriz” diye konuştu.

Su bulunamaması nedeniyle çok su tüketen bir ürün olan mısırdan vazgeçilebileceğini ancak bu durumun da dolaylı yoldan hayvancılığı etkileyeceğini belirten Çakıcı, böylelikle hayvancılık kaynaklı ürünlerin fiyatlarının da yükseleceğini vurguladı ve “Bundan kaçamayacağız” dedi. Şube Başkanı, sözlerine şunları ekledi:

“Pamuk yine düşüşte. Çiftçiler bunların yerini daha az su tüketen ayçiçeğine yöneldi. Var olan su kaynaklarımızı da kirlettiğimiz için iyice zorlanacağız. Ekili tarım alanlarının miktarı gün geçtikçe düşüyor. Çiftçi üretimden kopmaya devam ediyor. Bu sene geçtiğimiz yıldan daha da kötü günler yaşıyoruz.”

‘Kuraklıkla ilgili hiçbir eylem planı yok’

Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şube Başkanı Evren Yar, çiftçinin buğday gibi su istemeyen ürünlere yöneldiğini belirterek, “Eğer kış böyle geçmeye devam ederse Manisa da Konya gibi olacak. Kuraklık ile ilgili hiçbir eylem planımız yok” dedi.

Çiftçilerin kuraklık tehdidine göre yönlendirilmediğini dile getiren Yar, “Suyu daha fazla tüketen ürünlerin ekilmemesi ya da daha az su tüketen ürünlere yönelmeleri için bir tavsiye amacıyla bir uyarı yapılmadı. Devletin üreticiye bu konuda yardımcı olması gerekiyor. Yönlendirme yapılması lazım” diyerek yetkililere çağrıda bulundu. Yar, şunları aktardı:

“Manisa’da çiftçiye ve tarlaya Demirköprü Barajı’ndan su geliyor. Resmi rakamlara göre barajın su seviyesi eksi 9’a kadar düştü. Böyle gittiği takdirde önümüzdeki aylarda çiftçilere su veremeyecekler. Çiftçilerin bir bölümü yaşanan su sıkıntısı ve kuraklık nedeniyle buğday gibi su istemeyen ürünlere yöneldi. Pamukta ve domateste büyük bir sorun yaşayabiliriz. Özellikle bölgemizin esas ürünü olan domateste bu yıl zorlu bir dönem bizi bekliyor.”

‘Acil planlama yapılmalı’

Aydın Ziraat Odaları Koordinatör Başkanı Mehmet Kendirlioğlu, kentte tarımın genelde yazın yapıldığına ve bol su isteyen ürünlere dayandığına dikkati çekerek “Bu koşullarda kaliteli ve yeterli mahsul alamayız. Pamuk, mısır, hayvansal yem bitkilerinden yana endişeliyiz. Eğer beklediğimiz yağışlar gelmezse ve kuraklık devam ederse Aydın ve ülkemiz ekonomisi için karamsar bir tabloyla karşı karşıyayız demektir” ifadelerini kullandı.

Küresel ısınmayağışlardaki düzensizlik ve havaların ılık geçmesinin tarımı olumsuz etkilediğini vurgulayan Kendirlioğlu, “Elimizdeki kıt kaynağın, az miktardaki suyun üreticiye nasıl ulaştırılacağıyla ilgili acilen bir planlama yapmamız gerekiyor. Bu yazı nasıl atlatabiliriz onu şimdiden düşünmemiz gerek” diyerek eylem çağrısını dile getirdi:

En büyük tedirginliğimiz bu kuraklığın önümüzdeki yıllarda da devam etmesi. İki yıl üst üste kuraklığın yarattığı zararla başa çıkamayız. Bu sorunların tek çözümü vardır. O da vahşi sulamadan derhal vazgeçilmesi ve modern sulama sistemlerine geçilmesidir.

‘Arıcılıkta verim gün geçtikçe düşüyor’

Aydın Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ayhan Özdemir, kuraklık nedeniyle verim konusunda sorun yaşadıklarını anlatarak arıcılıkta kötü bir yıl geçirildiğini ve üretimin gün geçtikçe düştüğünü kaydetti.

Özdemir, arıcıların iklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle endişeli olduğuna işaret ederek “Gelecek yıl ne yapacağımızı bilemiyoruz çünkü şu anda önümüzü göremiyoruz. Arı kolonileri tüm bu sebeplerden olumsuz etkileniyor, kayıplarımız var” diye konuştu.

Mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklık nedeniyle bu kış arıların uyumadığını açıklayan Özdemir, “Arılar uyumadığı için bu durum üretime ve verime olumsuz yansıdı. Sektör olarak zor durumdayız. Kurak geçen yıllarda çiçekli bitkiler, yeterli polen veremeyince arılar da beslenemiyor. Üreticiler üretimden kopmaya devam ediyor” dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.