Belki de, Dünya üzerindeki karasal yaşamın geleceğini, bir su molekülünün yapacağı yolculuktan daha fazla etkileyen bir şey yoktur. Çünkü su (şimdilik bildiğimiz kadarıyla), yaşam için olmazsa olmazdır. Dünya üzerinde yaşayan tüm karasal canlılar, hayatlarını ya tatlı su kaynaklarına göre, ya da dolaylı olarak yedikleri yiyeceklerden almak üzere kurmuştur.
Ancak suyun kendisi kadar, içerisinde barındırdığı ve barındırmadığı kimyasallar da önemlidir. Barındırmadığı kimyasallar dememizin sebebi, örneğin deniz suyu içerisinde bulunan ve fazlası canlılar için ölümcül olan tuz, yani NaCl bileşiğidir. Deniz suyunun arıtılması konusuna bu yazımızda girmeyeceğiz; fakat suyun yapacağı bu yolculukta, barındığı kimyasallardan çok barındırmadığı kimyasalların yaşam için daha önemli olacağını görmemiz açısından deniz suyu, bir örnek teşkil etmektedir.
Bildiğimiz gibi, Dünya'daki toplam suyun çok büyük çoğunluğunu, yaklaşık %98'ini tuzlu sular meydana getirmektedir. Dolayısıyla, sadece geriye kalan %2'lik kısım tatlı su, yani denizel olmayan canlılar tarafından içilebilir sudur. Bu %2'lik kısmın da; %68'i buzul olarak, %31'i yeraltı suyu olarak, %0,3'ü de yüzeysel su olarak karşımıza çıkar. Burada ilginç olan ise; tüm dünyadaki suların sadece %0,006'sının yüzey suyu, yani göl ve akarsu gibi kendisini gösterdiğidir. Anlayacağımız, yeraltında bulunan taban suyu, göl ve akarsu gibi yerüstünde bulunan suların yaklaşık olarak 100 katına karşılık gelir![1] Bu da bize, taban suyunun sandığımızdan çok daha fazla olduğunu gösterir.
Su Molekülünün YolculuğuBir diğer ismi, Su Döngüsü olan bu olgu; havadaki kümelenmiş halde bulunan su kütlesinin, yani bulutun yeterli soğukluğa ve yoğunluğa ulaşması ile birlikte su damlalarına ve kar tanelerine dönüştükten sonra, buluttan ayrılıp yeryüzüne düşmeye başlaması ve eğer sahip olduğu sıcaklıktan daha sıcak bir ortamla karşılaşırsa sıvı madde olan su damlasına, bir diğer deyişle yağmur damlasına dönüşmesiyle başlar. Öyle ki, yağan yağmurların çoğu kar tanelerinin eriyip su damlasına dönüşmesiyle meydana gelmektedir.
Ardından, kütleçekimin etkisiyle artık yere ulaşan su molekülü, yolculuğunun canlılar adına en kritik noktasına ulaşmıştır: O da nereye düşeceğidir. Aşağıda, farklı senaryolar üzerinde durmaktayız.
Orman Ekosistemindeki YolculuğuSöz konusu su taneleri, eğer şanslıysak bir ormana düşer ve orada, yerde bulunan ölü örtü sayesinde yüzeysel akışa geçmeden, ölü örtünün adeta bir sünger gibi onu kendisine çekmesiyle birlikte yavaşça yeraltına akışa geçmeye başlar. Buna, infiltrasyon denir. Sonrasında, su damlası eğer uygun bir ortama denk gelmişse, buradan da perkolasyon olayı sayesinde taban suyuna, yani yeraltı suyuna geçmiş olur - ki canlılar için içilebilir suların en kalitelisi budur. Bunun nedeni, geçişin yaşandığı topraktaki organik madde olan ölü örtü (bu genellikle dökülmüş yapraklardır) ve bakteriler ile reaksiyona girmesi sonucu toksik etki yapma potansiyeli olan maddelerden temizlenmesi ve topraktaki mineral maddeler tarafından zenginleştirilmesidir.
Taban suyuna geçiş olayında su damlasının, yine eğer şanslıysak uğramasını isteyeceğimiz şey, geçirimli kaya tabakasıdır, yani akiferdir. Akiferler, suyun yeraltına geçişine izin veren ve burada depolanması sağlayan jeolojik oluşumlardır.