Müsilajın geçen yıl kasım ayında başladığını hatırlatan Prof. Dr. Sarı, şu ifadeleri kullandı:
"Her ne kadar nisan ayında görmeye başlasak da müsilaj geçen yıl kasım ayında başladı. Bu nedenle büyük bir kaygıyla kasım ayının gelmesini bekledik. Şimdi kasım ayının başındayız, çok şükür en son yaptığım dalışlarda bir müsilaja rastlamadım. Lakin 8 metreden 22-23 metreye kadar aşırı alg çoğalması var. Bu alg çoğalması; hayra alamet değil. İnşallah bu müsilaj oluşumuna dönüşmez, deniz salyasına temel teşkil etmez. Ayrıca dibe yığılmış, az akıntılı bölgelerde kümelenmiş ve şu anda parçalanmaya başlamış müsilaj etkisini halen sürdürüyor. Dipte yer yer 10 santimin üzerinde kalınlığa ulaşmış durumda. Parçalanıyor, bu sırada oksijeni tüketiyor, bir taraftan da açığa çıkan inorganik besin elementleri yönüyle bir geri beslemeye; yeni bir müsilaj oluşumuna neden oluyor. Tekrar edelim, çok şükür; şu an Marmara Denizi’nde bir müsilaj oluşumu yok."
"Marmara Denizi’ne bir koruma şemsiyesi getirelim"Marmara Denizi için alınan koruma kararları hakkında da konuşan Prof. Dr. Sarı, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz Sayın Çevre Bakanı 22 maddeden oluşan ‘Marmara Denizi Koruma Eylem Planı’nı açıkladı. Bu koruma eylem planı tüm tarafların katılımıyla, çok harika hazırlanmış, aslında bir üst yönetim belgesidir. O günden itibaren de bu planın uygulanması yönünde çabalar var. Bizim en çok talep ettiğimiz konulardan bir tanesi, yasal olarak tamamlanmış oldu. Hep talep ettik ki; Marmara Denizi’ne bir koruma şemsiyesi getirelim, bir koruma statüsü kazandıralım. Bu belki ilk etapta sorunları çözmeyecek, çözüm kaynağı olmayacak ama uzun vadeli düşündüğümüzde Marmara Denizi’ndeki koruma alanlarının, hassas bölgelerin belirlenmesi, türlerin koruma altına alınması, sürdürülebilir balıkçılığa geçilmesi, ekosistem esaslı balıkçılığa geçilmesi gibi bütün konulara altlık teşkil edecek bir yaklaşım."
"Evsel atıklarımızım yüzde 43’ünü arıtarak Marmara Denizi’ne veriyoruz"Adalar da dahil olmak üzere Marmara Denizi’nin tamamının ‘Özel Çevre Koruma Alanı’ olarak ilan edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Sarı, şu ifadeleri kullandı:
"Bundan çok büyük bir memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. Ancak koruma alanı ilan etmek; tek başına mutlaka yetmeyecektir. Eylem planının geri kalan kısımlarının da bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunların başında da halen bütün atıklarımızı Marmara Denizi'ne göndermeye devam ediyoruz. Evet, koruma alanı ilan ettik lakin evsel atıklarımızım yüzde 43’ünü arıtarak Marmara Denizi’ne veriyoruz. Yüzde 56’sı hadi iyimser olan, yüzde 50’si ise hiç arıtılmadan Marmara Denizi’ne gitmeye devam ediyor. Atıkları azaltmadığımız sürece hep müsilaj riskiyle, tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzun da altını çizelim."