İklim Adaleti Komisyonu, 30 Kasım 2021 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan ve ormanları yapılaşmaya açan yönetmeliğin geri çekilmesi çağrısında bulundu. "AKP iktidarı, ormanları kar amaçlı işletmelerin kurulacağı arsalar olarak gördüğü için Orman Kanunu’nda sürekli değişiklikler yapmakta, Orman Genel Müdürlüğü üzerinde baskı oluşturarak ormanlık alanlara tesisler kurulması için izin verilmesini sağlamaktadır." diyen çevreciler, söz konusu değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü savundu.
Komisyon, açıklamasında "Ormansızlaştırma, Türkiye’nin acil sorunudur ve hemen önlem alınmazsa, sadece orman varlıklarımızı ve endemik canlı türlerini değil, temiz havamızı, suyumuzu, toprağımızı kaybedeceğiz." diyerek geçtiğimiz ay Türkiye'nin de tarafı olduğu “Orman ve Toprak kullanımı üzerine Glasgow Liderler Bildirisi”ni hatırlattı.
klim Adaleti Komisyonu'nun orman kanununda yapılan değişiklikle ilgili açıklaması şöyle:
"İklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye, son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, su kıtlığı, şiddetli yağışlar ve seller, gitgide artan orman yangınları gibi felaketlerle mücadele etmektedir. Bu felaketlere karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerin başında orman varlıklarımızı korumak ve çoğaltmak gelmektedir. Ormanlar sadece iklim değişikliğiyle mücadelede karbondioksitin tutulmasında değil, aynı zamanda oksijen üreterek hava kalitesinin arttırılmasında, toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesinde, çölleşme ve erozyonla mücadelede hayati rol oynarlar.
Bu kapsamda ormanlarımız Anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 169.maddesinde bu güvenceyi açık bir şekilde ortaya koyar;
“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.” “Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”Bu sene kasım ayında 26’ncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda Türkiye COP26 kapsamında “Orman ve Toprak kullanımı üzerine Glasgow Liderler Bildirisi”ne taraf olmuş ve orman varlıklarını, karasal ekosistemleri korumayı taahhüt etmiştir.
Bu bildiri, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını dengelemede ormanların, biyodiversitenin ve sürdürülebilir toprak kullanımının kritik ve birbiriyle ilişkili rollerine vurgu yapmaktadır.
Hem ormanlarımızı koruyan Anayasa’nın 169. maddesine hem de Glasgow’da ormanları korumayı taahhüt eden anlaşmaya taraf olmamıza rağmen 30 kasım 2021 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesi 3.fıkrasının uygulanması hakkındaki yönetmelikte yapılan değişiklik ormanlarımızı “kamu yararı” ve “zaruret” gibi gerekçelerle açıkça yapılaşmaya açmakta
Bu yönetmelikle ormanlık alanlarda “kamu yararı” denilerek yapımına izin verilen enerji üretim santralleri, haberleşme tesisleri, petrol ve doğalgaz arama, jeotermal kaynak, mineralli su arama, katı atık bertaraf ve depolama tesisleri, patlayıcı madde deposu, hastane, sokak hayvanları barınağı, ilk-orta-lise ve dini tesisler, spor tesisleri… gibi tesisler orman varlıklarımızda ve buralarda yaşayan endemik türler üzerinde geri dönüşü olmayan bir tahribata ve ekosistemde yıkıma yol açacaktır. 49 yıl için verilen kesin işletme izinleri, talep halinde 99 yıla kadar uzatılabilecek.
"Ormanlar özel işletme haline getirildi"Ayrıca tesislerden çeşitli adlarla alınan bedeller de bu yönetmelikle azaltılmış ve kamu-özel işbirliği ile yüklenicilere çeşitli güvenceler verilerek, ormanlar birer özel işletme haline getirilmiştir.
Yönetmelikte geçen “kamu yararı” ve “zaruret” gerekçeleri içi boşaltılmış ifadeler olup, amaç ormanlık alanların kar hırsıyla sermayeye aktarılması önündeki engelleri kaldırmak ve orman katliamlarını meşrulaştırmaktır. Bu tesislerin hiçbirinin orman içinde yapımında ne bir zaruret olabilir, ne de kamu için bir fayda. Devletin görevi, Anayasada belirtildiği gibi, halkın tamamına ait olan ormanları kamu yararı için korumaktır. Bu yönetmelik açıkça Anayasa’ya ve Orman Kanunu’na aykırıdır.
Hatırlanacağı gibi ormanları talana açan bu tür yönetmelik değişiklikleri ve maden izinleri son dönemde başlamış değildir, ancak son 10 yıl içinde büyük bir artış göstermiştir. AKP iktidarı, ormanları kar amaçlı işletmelerin kurulacağı arsalar olarak gördüğü için Orman Kanunu’nda sürekli değişiklikler yapmakta, Orman Genel Müdürlüğü üzerinde baskı oluşturarak ormanlık alanlara tesisler kurulması için izin verilmesini sağlamaktadır.
Bugüne kadar ormanlarımızdan 748.000 hektar orman alanında bu tür kullanımlar için izin almış, bu izinlerin yarısına yakını da son 9 yılda verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre; sadece 2008 ile 2019 yılları arasında ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıkmıştır. Madencilik, ormansızlaştırmada bir diğer önde gelen sorundur.
"Orman vasfını yitirecekler"2012-2020 yılları arasında madencilik için verilen izinler ise 87 bin hektar kadardır. Parçalanan ormanların ekosistemleri barındırma olanağı kalmamakta, zaman içinde orman vasfını yitirmektedirler. Buna karşın istatistiklerde halen orman olarak görünmektedirler.
Sonuç olarak, orman varlıklarımızdaki kıyımın endişe verici boyutları kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Bütün bunlara bir de ormanlara yapılan elektrik nakil hatları, trafolar gibi tesislerin, yangın riskini artırdığını eklersek, yeni eklenecek tesislerle orman varlıklarımızın yangınlara karşı daha da savunmasız hale geleceğini kestirebiliriz.
Ormansızlaştırma, Türkiye’nin acil sorunudur ve hemen önlem alınmazsa, sadece orman varlıklarımızı ve endemik canlı türlerini değil, temiz havamızı, suyumuzu, toprağımızı kaybedeceğiz. Önlem almak için artık fazla zamanımız kalmadı.
Ormanı orman olarak korumaktan daha üstün bir kamu yararı ve daha önemli bir zaruret olamaz.
Ormanları korumak iklimi korumaktır, yaşamı savunmaktır, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir ekosistem bırakmaktır.
Bizler ağacı kereste, ormanı arsa, doğayı meta olarak gören ve tüm varlıklarımızı pazarda satılacak ticari mala indirgeyen bu zihniyete karşıyız.
Bizler ormanları ve içinde barındırdıkları ekosistemi paha biçilmez bir kendinde değer olarak görüyoruz.
İklim değişikliğinin sorumlusu olan kapitalist açgözlülük ve para kazanma hırsı, orman varlıklarımıza da aynı dürtülerle göz koymaktadır. Kapitalizm insanlara ve doğaya karşı amansız bir savaş veriyor. Ancak bir araya gelirsek onu durdurabiliriz.
Orman varlıklarımızı ve canlı hayatını korumak için tüm halkımızı bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Talebimiz bu yönetmeliğin derhal geri çekilmesi ve her türlü orman işgaline, talanına acilen son verilmesidir. Amacımıza ulaşana kadar bunun takipçisi olacağız."