Işık Kirliliği Nedir ?
“Işık kirliliği“ aşırı, yanlış yönlendirilmiş veya rahatsız edici yapay (genellikle dış mekân) ışık olarak tanımlanmaktadır. Işık kirliliği bazı istenmeyen sonuçlara neden olur: gece gökyüzünde yıldızların görünmesini engeller, astronomik araştırmalara engel teşkil eder, ekosistemleri bozar, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır ve enerji israfına neden olur.
Günümüzden 100 yıldan biraz daha uzun bir süre önce, herhangi büyük bir şehirde dahi gece dışarıda yürürken Samanyolu galaksisini gece gökyüzünde görmek mümkün olabiliyordu.
Yanlış biçimde gerçekleştirilen aydınlatma, gece gökyüzünün rengini ve kontrastını değiştirir, doğal yıldız ışığının görünmesini engeller ve çevreyi, enerji kaynaklarını, vahşi yaşamı, insanları ve astronomi araştırmalarını etkileyen sirkadiyen ritimleri (çoğu organizmanın 24 saatlik yaşam düzenini) bozar. Her yıl yapay ışığa olan talebin artmasına bağlı olarak ışık kirliliğinin yarattığı tehdit de artmaya devam etmekte.
Aslında ışık kirliliği çok yeni bir olgu değildir. Son 50 yılda, ülkeler zenginleştikçe ve kentleşme arttıkça dış mekân aydınlatmasına olan talep de arttı. Bununla birlikte, ışık kirliliği şehir sınırlarının ötesine banliyö ve kırsal alanlara doğru yayılmaya başladı.
Dünya nüfusunun yarısından fazlası şu anda şehirlerde yaşamakta. Şehirlerde yaşamını sürdüren her 4 kişiden 3’ü ise bozulmamış karanlık gökyüzünün harika görüntüsünden mahrum durumda.
Işık kirliliğinin birçok açıdan endişe duymamıza neden olan olumsuz sonuçları vardır: güvenlik, enerji tasarrufu, maliyet, sağlık ve vahşi yaşam üzerindeki etkiler ve ayrıca yıldızları görme becerimiz.
Işık Kirliliğinin Etkileri
Işık kirliliğin çevre ve enerji kaynakları ile vahşi yaşam ekolojisi ve astronomik araştırmalar üzerinde oldukça olumsuz etkileri vardır. Işık kirliliği aynı zamanda insanların yaşam kalitesini ve güvenliğini de olumsuz biçimde etkiler. Aşağıda ışık kirliliğinin bilinen bazı olumsuz etkilerini sıraladık.
• Çevre
Işık kirliliği ya da başka bir deyişle aşırı gece aydınlatmasının her yıl atmosfere ciddi miktarda sera gazı salınımına neden olduğu ve 12 milyon tondan fazla karbondioksit salınımının kaynağı olduğu tahmin ediliyor.
Harcanan ışığın ürettiği karbon dioksiti absorbe etmek için yaklaşık 702 milyon ağaca ihtiyaç olduğu göz önüne alındığında durumun ne kadar vahim olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Işık kirliliği diğer kirlilik türlerine de katkıda bulunabilmektedir. 2010 Ulusal Okyanus ve Atmosfer Birliği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, ışık kirliliği, geceleri havayı temizleyen doğal olarak oluşan bir süreci baskılayarak dolaylı olarak da hava kirliliğini artırıyor.
Bir nitrojen oksit biçimi olan nitrat radikali, geceleri araç ve fabrika emisyonlarını parçalamaktadır. Gece gerçekleşen bu durum, emisyonların duman, ozon kirliliği veya diğer zararlı tahriş edici maddeler haline gelmelerini önler.
Süreç sadece geceleri gerçekleşir. Zira güneş ışığı nitrat radikalini yok eder. Ancak, binalardan, arabalardan ve sokak lambalarından gelen yapay ışıklar, güneş ışığından 10.000 kat daha kısık olsa da nitrat radikalini de etkiler ve temizleme işlemini %7 yavaşlatır. Yapay ışık aynı zamanda ozon tabakası için zararlı kimyasalları %5 arttırmaktadır. Enerji
Boşa harcanan ışık, enerji israfına yol açar. Yapılan bir çalışmada, kamuya açık dış mekân aydınlatma armatürleri tarafından yayılan tüm ışığın %30’unun boşa harcandığı, bunun 22 Terawatt Saat (TWh) / yıl boşa harcanan elektrik enerjisi anlamına geldiği tahmin edilmektedir.
Bu da yılda yaklaşık 3,6 milyon ton kömür veya yaklaşık 12,9 milyon varil petrol demektir. Her yıl israf olan toplam elektrik enerjisi miktarı 11 milyondan fazla evi aydınlatmak veya 777.000’den fazla aracı çalıştırmak için yeterlidir.