Yaklaşık 200 ülkeden diplomatlar, 7 Kasım’da Mısır’ın tatil beldesi Şarm El-Şeyh’te COP27 için bir araya geldiğinde, müzakereler iklim değişikliğine neden olan emisyonların nasıl azaltılacağına ve ölümcül sıcak hava dalgaları, orman yangınları, yükselen denizler ve kuraklık gibi mevcut iklim etkileriyle nasıl başa çıkılacağına yoğunlaşacak.
Ancak başka bir konunun müzakerelere hakim olması muhtemel: “Kayıp ve hasar” veya küresel ısınmaya en az katkıda bulunan en yoksul ülkelerdeki evlerin, altyapının ve geçim kaynaklarının iklim nedeniyle yıkımı.
BM’ye göre, küresel nüfusun %14’üne ev sahipliği yapan dünyanın en az gelişmiş 46 ülkesi, dünyanın yıllık karbon emisyonlarının yalnızca %1’inden sorumlu.
COP27 yaklaştıkça, hem zengin hem de yoksul ülkelerde iklim sebepli kayıplar artıyor. Son haftalarda, orman yangınları Fas, Yunanistan ve Kanada’da devasa arazileri yaktı, kuraklık İtalya’nın üzüm bağlarını harap etti, Gambiya ve Çin’i ölümcül seller vurdu.
55 ülkeden oluşan İklime Karşı Savunmasız Forum grubunun danışmanlarından Saleemul Huq, “Bu kritik dönemeçti. Uzun süredir bundan etkileniyoruz ve bunun hakkında konuşuyoruz. Ama şimdi zengin ülkeler de etkileniyor” dedi.
Zengin ülkeler ayrıca, yoksul ülkelerin emisyonları düşürmelerine ve iklim değişikliğine hazırlanmalarına yardımcı olmak için 2020 yılına kadar yılda 100 milyar dolar verme taahhüdünü yerine getirmediler ve sınıfta kaldılar.
Zarar ve hasar ödemeleri bu 100 milyar dolara ek olacak. Huq, “Bu belirsiz değil. Finans para demektir. Elinizi cebinize sokup bir dolar, bir euro, bir yen çıkarıp iklim değişikliği kurbanları için masaya koymak anlamına gelir” dedi.
Umut Devam EdiyorKayıp ve hasar finansmanının COP27 tartışmasına dahil edilmesi ise şu an için belirsiz çünkü bunu gündeme ekleme önerisi henüz geniş destek görmedi.
Konu, Haziran ayında Almanya’nın Bonn kentindeki COP27 öncesi gerçekleşen müzakerelerin gündemine de girmedi.
Kayıp ve hasarın muhasebeleştirilmesine ilişkin BM teknik yardım görüşmeleri de, bu planın nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle olumlu bir sonuç çıkmadan sona erdi.
Zengin ülkeler; yükselen enerji maliyetleri, Ukrayna savaşının ekonomik yansımaları ve ekonomilerini desteklemek için trilyonlarca dolar harcamalarına neden olan COVID-19 pandemisi nedeniyle sıkıntıda.
Jamaika’nın ekonomik büyüme bakanlığında iklim değişikliği üzerinde çalışan Matthew Samuda, “Gelişmekte olan ülkelerin, kayıp ve hasar konusunda yeterli ortak bir şekilde harekete geçirmelerini umuyorum” dedi.
Tarihsel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve 27 ülkeden oluşan AB de dahil olmak üzere zengin ekonomiler, yasal sorumluluk yükleyebilecek veya tazminata yol açabilecek adımlara karşı direndiler.
Geçen yılki COP26 BM zirvesindeki müzakereciler, kayıp ve hasar konusunda iki yıllık bir diyalog başlatmayı kabul ettiler, ancak gerçek bir fon oluşturamadılar.
Konunun COP27 gündemine alınması, paranın nereden geleceği, nasıl dağıtılacağı ve hatta iklim kaynaklı kayıpların nasıl tanımlanacağı konusunda tartışmalara yol açabilir.
Bazı araştırmalar, bu tür kayıpların 2030 yılına kadar yılda 580 milyar dolara ulaşabileceğini öne sürüyor.
Düşünce kuruluşu E3G’nin iklim diplomasisi uzmanı Alex Scott, “Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki güvenin nasıl yeniden inşa edileceğine dair her şey oldukça belirsiz kaldı” dedi. Yine de kaynak sorunu yaşayan bazı ülkeler bir atılım umuyor.
BM iklim müzakerelerinde “En Az Gelişmiş Ülkeler” bloğunun başkanı Madeleine Diouf Sarr, zengin ülkeler arasında ihtiyacın güçlenen bir şekilde kabul edildiğine işaret ederek, “Uluslararası toplumun yakında adım atacağını umuyoruz” dedi.