Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada “Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ismini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştiriyor, bünyesinde bir de iklim değişikliği ve uyum komisyonu oluşturuyor. Bir İklim Değişikliği Başkanlığı kuruyoruz. Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Çölleşme ve Erezyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlıyoruz’’ dedi.
Paris İklim Anlaşması’nın Resmi Gazete’de yayımlanarak yasalaşması sonrası yapılan bu değişikliğin ne anlama geldiğini Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak'a sorduk.
"ŞEHİRCİLİK ÇEVREYİ ÖLDÜRDÜ, YETMEDİ İKLİMİ ÖLDÜRMEK İÇİN ÇALIŞACAKLAR"İklim değişikliğini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlamanın "kuzuyu kurda emanet etmek" anlamına geldiğini belirten Önder Algedik şöyle devam etti:
"AKP, 2003 yılında Çevre ve Orman Bakanlığını birbirine bağladı. Hemen ardından 2011’de Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı yaptı. Sonra döndü ormanı çıkardı, şimdi de iklim değişikliği diyorlar. Neden şehirciliği çevreye bağladı, birkaç sebepten. Birincisi şehircilik yıkım demek, çevre ise yıkıma karşı. Dolayısıyla Çevre Bakanlığını öldürmüş oldu. AKP aslında iklim değişikliği bakanlığı yaparak, çevreyi öldüren şehirciliğin iklimi öldürmesi için yaptı. Şehirciliğin çevreyi öldürdüğünü gösterecek binlerce ÇED raporu, binlerce toplumsal mücadele gösterebilirim. Türkiye’nin son 10 yıllık tarihi budur. Şehircilik çevreyi öldürdü, yetmedi iklimi öldürmek için çalışacaklar" dedi.
"TÜRKİYE'NİN ÇEVRE POLİTİKASI YOK, ÇEVREYİ YIKMA POLİTİKASI VAR"
Önder Algedik, AKP’nin yapılması gerekeni yaptıktan sonra yapılmaması gerekeni yaptığına, 2004 yılında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olduğunda kömür üretiminin önünü açmasıyla örnek verdi. “Türkiye, şu an kömür santrallerini kapatması lazım ama hâlâ çevre mevzuatına aykırı bir ara formülle çalıştırıyor” diye ekledi.
Şehirciliğe emanet edilmiş bir İklim Değişikliği Bakanlığının iklim felaketi olduğunu vurgulayan Algedik şöyle devam etti:
"Asıl çözüm, iklimi AKP’nin göz boyama politikalarından kurtarıp doğayla, toplumu buluşturmaktan geçiyor. Türkiye’nin çevre politikası yok, çevreyi yıkma politikası var. Paris Anlaşması’nın arkasından niye iki tane nükleer anlaşma geçirdiler? 'Önden Paris’i verelim, arkadan radyoaktif atık ticaretini verelim' mi dediler? Niye 3 yıl Mecliste bekleyen bir kanun teklifi çaktırılmadan geçirildi? Çevre Bakanlığı çevre için değil çevreyi kirletsin diye çalışıyor. Müsilaj varken, Ergene Organize Sanayi Bölgesi’ni kapatmayan bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kalkıp kömür santrallerini kapatacak mı? Kent içi otoyolları durduracak mı? Asfalt belediyeciliğine dur diyecek mi? Bu değişiklik iyi bir hareket değildir. Kocaman yeşil bir yalandır, yeşile çalmadır. Daha önce çevreyi şehirciliğe kurban ettiler, şimdi sıraya iklimi aldılar. Zaten iklimde ne yaptıkları belli. Tamamen yeşile çalarken bir taraftan fosil yakıt merkezli bir sermaye transferi yapıyorlar. İklimi şehircilikten kurtaralım kampanyası yapmak lazım.”
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI TEK BAKANLIK OLARAK KURULMALI"İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmasını olumlu bir adım olarak değerlendiren Prof. Dr. Doğanay Tolunay, bunun yeterli olmadığını ise şu sözlerle dile getirdi:
“Olacaksa tek başına bir bakanlık olarak kurulması ve aslında bir koordinatör bakanlık olarak kurulması daha faydalı olabilirdi. Çünkü iklim değişikliği; orman, tarım, turizm, hayvancılık, sanayi, ticaret, ulaşım gibi bütün bakanlıkları ilgilendiriyor. İklim değişikliğiyle mücadele edebilmemiz için bütün bakanlıkların hatta bu bakanlıklara ek olarak özel sektörün, vatandaşların el birliğiyle, seferberlik halinde başta sera gazlarını azaltmak üzere çalışmaya başlamamız gerekiyor.”
Şehircilik ve iklim değişikliğinin aynı bakanlıkta olmasının iklim değişikliğiyle mücadeleye zarar vereceğini vurgulayan Tolunay şunları söyledi:
"Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şeklinde bu uygulamada öncelikli olarak iklim değişikliğinin önemli sebeplerinden olan şehircilik ve iklim değişikliğinin aynı bakanlıkta yer alması, iklim değişikliğiyle mücadelenin sekteye uğraması riskini taşıyor. Çünkü şehircilik dediğiniz zaman; arazi kullanım değişikliği, kullanılan malzemeler için taş ocakları dolayısıyla ormansızlaşma gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Bu nedenle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şekliyle kalmasının iklim değişikliğiyle mücadeleye hız veremeyeceğini, çok fazla bir etkisinin olamayacağını düşünüyorum."
2021 yılında iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yangın, sel gibi birçok afetle karşı karşıya kalan Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde önlem alması gerektiğine dikkat çeken Tolunay, “Acilen sera gazlarını azaltmak, ikicisi de iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum politikaları geliştirmek gerekiyor” dedi.
Bu çalışmaların Bakanlık kurulmadan önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı bir daire başkanlığı üzerinden yürütülmeye çalışıldığını belirten Tolunay, “Böyle olunca da diğer kurumlarla iletişim veya iş birliği halinde çalışmak zor oluyordu. Bu nedenle Bakanlık halinde düşünülmesi olumlu yorumlanabilir ama iklim değişikliğinin sebebi olan şehircilikle iklim değişikliğinin bir arada olması hatalı olmuş” dedi.
"ORMAN BAKANLIĞI VAR, ORMANLAR AZALDI"
Tek başına İklim Değişikliği Bakanlığının kurulmasının bütün sorunları çözeceği algısının oluşmaması gerektiğini belirten Tolunay, “Orman Bakanlığı var, ormanlarımızın azaldığını biliyoruz; Tarım Bakanlığı var, tarım alanlarının azaldığını biliyoruz. Dolayısıyla iklim değişikliği ile ilgili bir bakanlık kurulduğu zaman bütün sorunlar çözülecekmiş gibi bir algı oluşmaması gerekiyor. Bunun altının doldurulması gerekiyor. Bütün yapılacak kamu özel sektör yatırımları, ticaret, sanayi, ulaşım her şeyde öncelikle iklim değişikliğine etkisi ne olur diye düşünmek ve karar almak gerekiyor. Bakanlık kurmak yetmez öncelik olarak iklim değişikliğini ön planda bulundurmamız gerekiyor” dedi.
"TORBA YASA GİBİ TORBA BAKANLIK"EMEP Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak ise "Bakanlığın adı da AKP'nin çıkarttığı torba yasalara benzemiş. Bu da tam torba bakanlık olmuş" dedi.
Reklam
Siyasi iktidarın çevreden anladığı şeyin sadece beton olduğunu söyleyen Başkavak, AKP'nin bu yolla Birleşmiş Milletler'e "Biz iklim değişikliği konusunu ciddiye alıyoruz, bununla ilgili bir bakanlığımız bile var ama kaynağımız yok. Biz bakanlığı oluşturduk, siz de Paris İklim Anlaşması'na uygun işler yapabilmemiz için bize para verin" diyeceğini söyledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bugüne kadarki faaliyetlerini hatırlatan Başkavak, "Talan ve tahribat uygulamalarında çevresel etki değerlendirme raporunun bu bakanlık tarafından onaylandığını suyuna, toprağına, geleceğine sahip çıkan köylüler ile çevre ve ekoloji mücadelesi veren halkımız çok iyi bilmektedir" dedi. Pandemi fıtsatçılığıyla 766 maden sahasını ihaleye açan, enerji ve maden şirketleri için ormanları talana ve tahribe açanın yine bu bakanlık aracılığıyla AKP olduğunu anımsattı.
Tarım alanlarına güneş enerji santralleri kurdurup tarımsal üretimi baltalayanın, her suyun başına HES inşa edenin, Mera Kanunu'nda değişiklik yaparak meraları enerji ve maden şirketlerinin talanına açanın, elektrik enerjisi üretimi için Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanu'nu değiştirenin yine AKP'nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğunu söyledi.
"AKP ÜLKEYİ ÇÖLLEŞTİREN BİR PARTİDİR"Başkavak şöyle devam etti.
"'Karanlıkta mı kalalım' diyerek ve 'Enerjide dışa bağımlılığı azaltacağız' yalan propagandasıyla Türkiye Elektrik tüketim kapasitesi 55 bin megavat olmasına rağmen üretim kapasitesini bunu iki katına 96 bin megavata çıkartan ve hâlâ da ülkenin pek çok yerine termik santraller kurduran, bu da yetmezmiş gibi onlarca yıldır kömürlü termik santrallerin filtresiz çalışmasına göz yumarak halkın sağlığı ile oynayan, çevreye geri dönülemez zararlar açan AKP iktidarı şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adını, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirerek bütün bu zararların üstünü perdelemeye çalışmaktadır. Oysa ki gerçek çok açıktır: AKP ve AKP gibi burjuva siyasi partiler, yani sistem partileri sağlığa da iklime de çevreye de zararlıdırlar.
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünün, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlamasının da bir kıymeti yoktur. Çünkü Kuzey Ormanları'nı kesen Çanakkale'de Kazdağları'nı altın şirketine talan ettiren, yüz binlerce ağacın kesilmesine göz yuman AKP'dir. İkizdere'den İkizköy'e Uşak Eşme'den ve daha pek çok yere kadar ormanları talan ettiren AKP'dir. Bu kadar ormanı olan bir ülkede orman yangını çıktığında müdahale edecek bir tane uçağı olmayan, kiralık üç uçakla yangın söndürmeye çalışan da AKP'dir. Onun için adı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü olan kurum, bakanlığa bağlansa ne olacak bağlanmasa ne olacak. AKP ülkeyi çölleştiren bir partidir."