İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros'un yaptığı açıklamada, kirli havanın solunum ve dolaşım sistemine derinlemesine nüfuz edebildiğini belirterek, "Akciğerlerimize, kalbimize ve beynimize zarar verebilir. Şehirlerdeki trafik yoğunluğunun ve diğer faaliyetlerin azalması sebebiyle azotdioksit (NO2) yoğunluğunda büyük düşüşler görülmeye başlandı." dedi.
Toros, koronavirüs önlemleri nedeniyle insanların araçlarıyla dışarı çıkamadığını, bunun da hava kirliliğini azalttığını ifade ederek şunları söyledi:
"Alınan önlemler nedeniyle insanlar mart ayının ikinci yarısında evlerinde kaldı. İnsanlar evde kalınca havayı kirleten faktörler azaldı. Bunun sonucunda hava kalitesi arttı. Hava kalitesi artınca da hava kirliliği otomatik olarak azalmış oldu. Ayrıca modern hayatın önemli kirleticilerinden azotdioksitler daha çok fosil yakıtların yanması sırasında atmosfere salınmaktadır. Araçlar, sanayi tesisleri ve enerji santralleri en önemli azot oksitlerin kaynağıdır. Önemli bir kirletici olan azotdioksit göz ve solunum yolu hastalıkları, akciğerlerde iltihaplanma ve akciğer enfeksiyonlarına karşı bağışıklığı azaltabilir."
Koronavirüsle beraber alınan tedbirlerden dolayı İstanbul ve Ankara'da azotdioksit (NO2) kirliliğinin azaldığını aktaran Toros, "Günlük ölçüm değerlerine göre insanlar evde kalınca azotdioksit kirliliği mart ayının ikinci yarısında ilk yarısına göre İstanbul’da yüzde 36 ve Ankara’da yüzde 45 azaldı. Böylelikle Türkiye'nin en büyük iki şehrinde ortalama hava kirliliği oranı yüzde 41 azalmış oldu." dedi.
Bursa'da azaldı, İzmir'de arttıProf. Dr. Toros, Bursa'da da havadaki azotdioksitin yüzde 30 azaldığını, İzmir'de ise diğer şehirlerin tersine bu oranın yüzde 13 arttığını ifade etti.
Koronavirüsle mücadelede tüm dünya insanlarının birlikteliğiyle küresel ölçekte iklim değişikliğini azaltabileceğini vurgulayan Toros, "Yaşadığımız bu süreç küresel ölçekte hep birlikte aşırı tüketim, israflar ve iklim değişikliği konusunda daha duyarlı olmamıza, şirketlerin sadece kazanma hırslarından vazgeçerek ihtiyaç kadar üretmek ve kaynakların idareli kullanılması için çalışmalar yapmasına, ekonomi ve sosyal hayat kavramlarını gözden geçirmemize, var oluşumuzun gayesine dönmemize yardımcı olabilir." ifadelerini kullandı.