Ne yazık ki dünya üzerinde gezen son yünlü mamutlar, yaklaşık olarak MÖ. 1700’lerde Wrangel adasında dünyaya veda etmiştir. Artık etrafta göremediğimiz bu canlılar, Proboscidea (Hortumlular) sınıfının Elephantidae (Filgiller) familyasına mensuptu.
Yünlü mamutların da dahil olduğu Proboscidea sınıfının ilk üyesi yaklaşık olarak 55 milyon yıl önce Tethys Denizi denilen bölgenin çevresinde ortaya çıktı. Eritherium azzouzorum adı verilen bu tür, sadece 5-6 kg ağırlığında, küçük bir hayvandı. Ancak onun öncülüğünü yaptığı sınıfın üyelerinin vücutları zamanla büyüdü ve dev cüsselere sahip türlere evrildi. Ne var ki, tüm görkemlerine rağmen birçoğu nesillerini devam ettirmek konusunda başarısız oldular. Bugün Proboscidea sınıfının yegane temsilcileri Güney Asya ve Afrika’da yaşayan fillerdir. Bu türlerden biri olan Asya fillerinin şu anda hayatta olan türler arasında yünlü mamutların en yakın akrabası olduğunu söyleyebiliriz.
Yünlü mamutlar Buzul Çağı koşullarındaki soğuk ve kuru tundralara çok iyi uyum sağlamışlardı. Vücutlarını kaplayan kalın kürkleri ve derilerinin altındaki yağ tabakasının yanısıra, akrabaları olan fillere göre daha küçük kulaklara sahip olmaları da onları soğuğa karşı koruyan etkenlerdi. Üstelik kocaman dişleri sayesinde önlerindeki engelleri aşıp yiyecekleri bitkilere kolaylıkla ulaşmaları mümkündü. Bu eğimli dişlerin boyu ortalama 2.5 metre olmakla birlikte, bazıları 4 metrenin üzerine bile çıkabiliyordu. Bilim insanları, ağaçların halkalarına benzer şekilde yünlü mamutların dişlerindeki halkalara bakarak onların yaşını belirleyebilirler. Hatta bu halkalar bize, ait olduğu hayvanın hangi mevsimde öldüğü hakkında bile fikir verebilir.
Yünlü mamutlar hakkında en heyecan verici durumlardan biri, insanlarla aynı zaman diliminde yaşamış olmalarıdır. Buzul çağı boyunca çizilmiş olan mağara resimlerinden bu iki türün çok fazla etkileşim halinde olduklarını anlıyoruz. Yünlü mamutlar insanlar için hem et ve deri, hem de barınacakları barakaların yapımında kullanılan malzemelerin sağlanmasında yararlanılan bir kaynak oldular. Bu nedenle bu dev hayvanların Homo sapiens’in toplumsal gelişim sürecinde önemli bir rol oynadıklarını söyleyebiliriz.
Yünlü mamutların popülasyonu yaklaşık 40,000 yıl önce azalmaya başladı ve 3,700 yıl kadar önce de tamamen tükendi. Bu yok oluşun olası nedenleri arasında bilim insanları; iklim değişikliği, mamutların beslendiği bitki örtüsündeki farklılaşma ve antropojenik (insan kaynaklı) etkiler üzerinde durmaktalar.
Yünlü mamutların soyu tükenmiş olsa da, bu onlar için gerçek anlamda bir son olmayabilir. Zira bilim insanları onları yeniden hayata döndürmek için çalışmalara başladılar bile. Bu, Jurassic Park’tan aşina olduğumuz dinozorları canlandırma konseptine göre daha gerçekçi bir hedef. Çünkü mamutlar ortadan kalkalı oldukça kısa bir süre geçti. Bu yüzden onlara ait kullanılabilir kalıntılar kolaylıkla bulunabiliyor. Buna örnek olarak Sibirya ve Alaska bölgelerinde açığa çıkarılan, donmuş haldeki yünlü mamut cesetleri verilebilir. Bu kalıntılar mamutların hayata geri döndürülmesi üzerinde çalışan bilim insanlarının elini güçlendiriyor. Ancak son Buzul çağının simgesi haline gelen bu büyük memeli türünü tekrar dünyaya getirme konusunda etik olarak çekinceleri olanlar da var. Fillerin yünlü akrabalarının eskisi gibi yeryüzünde yürüyüp yürüyemeyeceği sorusunun yanıt bulması için biraz zamana ihtiyacımız var gibi görünüyor.