Bu durum çok yönlü nedenlere sahip. Bunlar arasında; gelişmekte olan ekonomilerde yavaş pandemi iyileşmeleri, Orta Doğu ve Rusya-Ukrayna gibi bölgelerdeki çatışmalar, son iklim hasarları ve iklimle bağlantılı yaklaşan riskler bulunuyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres raporun önsözünde; iklim değişikliği, çevresel bozulma, artan yoksulluk ve besleyici gıdalara eşitsiz erişim de dahil olmak üzere dünyanın birbiriyle bağlı en büyük krizlerinden bazılarına “ülkeler ve ekonomiler arasındaki bölünmelerin etkili bir tepki verilmesini engellediği” konusunda uyarıda bulundu.
Raporda, iki yaz boyunca rekor kıran aşırı hava koşullarıyla birlikte artan enerji ve emtia fiyatlarının 2022 ve 2023 yıllarında dünya çapında gıda fiyatlarının yükselmesine neden olduğu belirtiliyor ki bu da yaşam kalitesini düşürdü.
Geçen yıl yaşanan aşırı hava olayları arasında; Yunanistan’ın genellikle ülkenin buğday ambarı olarak tanımlanan Thesally bölgesinde yaşanan “canavar” sel, Kuzey Amerika, Avrupa ve Çin’de Temmuz ayında yaşanan sıcaklık dalgaları ve Asya genelinde Nisan-Mayıs aylarında gerçekleşen sıcaklık dalgaları yer alıyordu. Bu olaylar özellikle pirinç üretimini önemli ölçüde etkildi.
BM, fiyatların genel olarak 2024 yılına kadar yüksek seyretmesini öngörüyor. Özellikle Afrika, Güney Asya ve Batı Asya’da fiyatların daha uzun süre yüksek kalması muhtemel. BM’nin tahminlerine göre, Afrika Boynuzu’ndaki uzun süreli kuraklıkların bu yıl önemli ölçüde hafiflemesi pek mümkün görünmüyor.
BM ayrıca, bazı Asya bölgelerinin bu yıl da 2023’te olduğu gibi olağanüstü erken ve yoğun sıcaklık dalgaları yaşama olasılığının yüksek olduğuna inanıyor. Bu durum, 2022’de Pakistan’da görüldüğü gibi selin ardından gelebilir. Bu noktada pirinç, üretimin azalması riskini taşıyan bir emtia olarak öne çıkıyor.
BM’nin raporu, yılın ikinci yarısına bakıldığında, 2023’ün sonlarında başlayan ve önümüzdeki bahara kadar devam etmesi beklenen El Niño olayının olası etkisini değerlendiriyor. El Niño, Pasifik’in yüzey sularının ısınması anlamına geliyor ve bunun sonucunda okyanus ekosistem koşullarında bir dizi değişiklik meydana gelebilir.
Güney Amerika, Orta Amerika ve Asya-Pasifik bölgesinde muhtemelen ciddi şekilde aksayacak balıkçılığın ötesinde BM, El Niño’nun birçok Asya ülkesinde yağış rejimlerini değiştirecek, aşırı kuraklık veya sel nedeniyle tarımsal üretime zarar verecek bir etkiye sahip olmasını bekliyor.
Raporda, “Bu şokların, tarımın GSYİH’nın en büyük payını oluşturduğu ülkelerde orantısız derecede şiddetli olması bekleniyor” ifadesine yer verildi.
Raporun genel uyarısı ise “artan iklim krizi ve aşırı hava olaylarının, 2024 yılında tarımsal üretimi ve turizmi zayıflatacağı” yönünde.
İklim Finansmanının ÖlçeklendirilmesiRapor, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) gerçekleştirilmesiyle ilgili finansman açıklarına ilişkin mevcut araştırmasını güçlü bir şekilde yineliyor.
BM, enerji geçişi için finansman açığını bugün ile 2050 arasında 150 trilyon dolar olarak fiyatlandırdı; yıllık finansman seviyelerinin mümkün olan en kısa sürede 1,6 milyar dolardan 5,6 trilyon dolara çıkması gerekiyor.
Gelecekteki iklim risklerini önlemek için yatırım yapmanın yanı sıra, finans akışları halihazırdaki risklere hızla adapte olmalı. BM, yakın zamanda mevcut uluslararası iklim adaptasyon finansmanı seviyelerinin 2030’da 387 milyar dolara çıkması için mevcut yıllık seviyelerin 18 katına çıkması gerekebileceği konusunda uyarıda bulundu.
BM finansman seviyelerinin artırılmasının yanı sıra finansman türleri ve sözleşme niteliklerinin değişmesi gerektiğini belirtti. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu zaten borçlu ve iklim finansmanı için hibelere değil, yalnızca kredilere erişerek daha fazla borçlanıyorlar. Bu zorluğu ele almanın kilit bir bileşeni, çok taraflı kalkınma bankası reformu olacak.
BM raporunun bir başka odak noktası ise topluluklara geçmişteki iklim kayıp ve zararlarının tazmin edilmesi. Geçen ay Dubai’de düzenlenen COP28’de, ülkeler dünyanın ilk kayıp ve zarar fonunu faaliyete geçirmeyi kabul etti. Risk altındaki ülkeler onlarca yıldır böyle bir fon için lobi faaliyeti yürütüyordu ancak 2022’deki COP27’de uzlaşma sağlanana kadar ABD ve AB gibi ülkelerin muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardı.
Fon ilk etapta Dünya Bankası’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Şu ana kadar 750 milyon doları aşan ön finansman taahhütleri alındı. Katkıda bulunanlar arasında Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve ABD bulunuyor. Hangi ülkelerin fondan yararlanabileceği konusundaki anlaşmazlıklar ise devam ediyor.