Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, Marmara Denizi’nde bugünlerde yoğun olarak görülen ve deniz ekosistemini tehdit eden müsilajın, aslında denizdeki canlıların kendisine uygun ortam oluşturmak adına salgıladıkları bir ekzopolisakkarit olduğunu söyledi. Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, 2018 yılında arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları çalışmada denizden aldıkları müsilajı, prototip merkezinde gaza dönüştürdüklerini ve yüksek kalorili gaz elde ettiklerini belirtti.
“EGE’ BÖLGESİNDE DE GÖRÜLEBİLİR”
Üniversite ve kurumların müsilaj ile ilgili açıklamaları sonucunda ortaya çıkan genel kanının, bu maddenin mikroalgler tarafından ya da farklı canlılar tarafından üretildiği yönünde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, “Müsilajın, Marmara Denizi’ndeki kirlilik kaynaklarıyla beraber oluştuğuna dair bir ortak kanı da var. Ancak 2018 yılında müsilaj ile ilgili yaptığımız çalışmada biz bunun kaynağının farklı organizmalar tarafından olabileceğini de gördük. Müsilajın önemli bir kısmının bakteriler tarafından üretildiğini de gördük. Benim de içerisinde bulunduğum bir çalışma ekibi, mikroorganizmalardan polimerik bir yapı üretmişti. Müsilajın da bizim ürettiğimiz polimerik yapıya benzer yapı olduğunu belirledik. Bu yapıyı incelediğimizde içerisinde önemli bir miktarda azot, fosfor ve silis biriktirdiğini de gördük. Özellikle silis açısından baktığımız vakit diyatomelerin müsilaj oluşumuna da önemli bir katkı verdiğini söyleyebiliriz. Ama müsilajın oluşmasında bakterilerinde olması bizim açımızdan önemlidir. Bu bakteriler, ekstrem koşullara uyum sağlamış, yani artık akıllı oyuncular olmuş olan bakteriler. Dolayısıyla kendilerini tehdit ettikleri her yerde müsilaja sebebiyet vereceklerdir. Bu kaçınılmaz bir durum. Bugün Marmara’da gördüğümüz bu olay, yarın Ege’de de görülebilir. Turizm sezonunun başlamasıyla birlikte nüfusu 50 binlerden 500 binlere çıkacak olan kentlerde arıtmalar yeterli gelmeyecek ve dolayısıyla yük de artacağı için oralarda da müsilajın oluşma olasılığı artacaktır” dedi.
“BİRÇOK ALANDA KULLANILABİLİR”
Müsilaj sorununun farklı çözüm yolları bulunduğunu belirten Prof. Dr. Erduğan, “2018 yılında yaptığımız çalışmada gördüğümüz yüksek orandaki azot, fosfor ve silis içeriği çok farklı alanlarda kullanılabilir. Bu bir çözüm. Ancak yapısı gereği olumsuz tarafları da olabilir. Çünkü içerisinde ağır metal biriktirme potansiyeli var. Bunu zaten deniz içerisindeki canlılar kendi ortamlarını düzeltme adına üretiyor. Bir yandan da baktığımızda müsilajın denizi temizleme özelliği de var. Bu açıdan bakıldığında güzel şey. Ama müsilaj çöktüğünde, dipteki organizmalara verdiği zarar da var. Bu maddeyi gübre olarak da kullanabiliriz. Ama burada da maddeyi dışarıya aldığınız vakit katılaşma olduğunda kolay kolay içerisindeki azotu kusmasının çok zor olduğunu da biliyoruz tecrübelerimizden. O zaman tek seçenek kalıyor. Bunu gazlaştırmak. Yapısı gereği içerisinde karbonların olduğu bir yapı. Dolayısıyla biz bunu gaz haline getirip kullanabiliriz. Ya da gazdan elektriğe dönüştürüp değerlendirebiliriz. Kısa vadede denizel ortamın kirlilik kaynaklarından arındırılamayacağını da düşünerek bugünden toplanan bu yapıların yakıt olarak değerlendirilmesinin en etkili çözüm olduğunu düşünüyorum. Müsilajı toplayıp katı atık sahalarına attığımız vakit ileride göreceğimiz şey şudur. Polimerik yapının özelliği olarak bunların tamamen bir plastik haline gelme olasılıkları var. Yani depolama alanlarını iyi seçmediğiniz zaman bu madde çok daha zararlı bir madde olarak karşımıza çıkacaktır. Ama toplayıp bunu gaza dönüştürürseniz o zaman sorun olmadan bertaraf edilmiş olacak” dedi.
“YÜKSEK ISI DERECESİNE SAHİP GAZ”
Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, müsilajın gaza dönüşmesiyle ilgili olarak ise şunları söyledi: “Müsilajın gaza dönüşmesiyle ilgili bir prosesi var. Bu atıkları toplayıp proliz ettiğinizde bunlar gaz haline dönüşüyor. Bu müsilajı prolizde yaktığınız zaman içerisindeki karbonların ayrıştığını görürsünüz. Bunlar gaz ya da petrol ürünleri olarak ortaya çıkarlar. O gazı tanklara alarak biriktirip rahatlıkla kullanabilirsiniz. İçerisinde farklı oranlarda farklı gazlar var. Propan butan, hidrojen gibi farklı fazlar var. Bizim yaptığımız çalışmada yüksek ısı derecesine sahip bir gaz olduğunu da gördük. Dolayısıyla müsilajın bu anlamda değerlendirilmesinin bu gazlaştırma olduğunu düşünüyorum.”
Mevcut arıtma sistemlerinin iyi çalışmadığını ve sıfır atık prensibiyle çalışan yeni arıtma sistemleri olmadığı sürece bu durumun devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, yeni arıtma sistemlerine yönelik çalışmalar yaptıklarını ve sorunu çözecek önerilerinin olduğunu belirtti.
Güncelleme Tarihi: 10 Haziran 2021, 14:12