Sütaş yakında ihtiyacı olan tüm enerjiyi çiftliklerindeki gübre ve fabrikalarının organik atıklarından üretecek. Aksaray’daki tesislerini birlikte gezdiğimiz Sütaş Sürdürüle-bilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Buradaki süt fabrikasının elektrik ihtiyacının yüzde 92’sini, ineklerimizin gübrelerinden ve fabrikala-rımızın organik atıklarından üretiyoruz. Türkiye’nin en büyük biyogaz ve enerji üretim tesisi” diyor.
TÜRKİYE’nin en büyük süt ve süt ürünleri markalarından Sütaş, tüm enerjisini kendi atıklarından elde etmek gibi oldukça iddialı bir hedef koydu. Bugüne kadar yaptığı 42 milyon dolar tutarında yatırımla toplam 17.1 megavat saat (MWh) elektrik, 16 megavat termal (MWt) buhar ve sıcak su üretim kapasitesine ulaşan şirket, 2020 yılına kadar enerji ihtiyacının yüzde 100’ünü çiftliklerinin gübrelerinden ve fabrikalarının organik atıklarından üretmeyi hedefliyor.
Bugüne kadar bu alanda yaptıkları çalışmaları ve sürdürülebilirlik hedeflerini konuşmak üzere Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz’la konuştuk. Sütaş’ın Aksaray Entegre Tesisleri’ni birlikte gezdiğimiz Yılmaz, şirketin 2013 yılından bu yana geri kazanım ve yenilenebilir enerji üretim faaliyetleri gerçekleştirdiğini; çiftliklerinin gübreleri ve fabrikalarının organik atıklarını biyogaza çevirerek, elektrik, sıcak su ve buhar elde ettiğini anlatıyor. Bu kapasiteyle bugün elektrik ihtiyacının yüzde 87’sini, ısı ihtiyacının da yüzde 18’ini ürettikleri yenilenebilir enerjiyle karşıladıklarını söyleyen Yılmaz, “2020’ye kadar enerji ihtiyacımızın tamamını çiftliklerimizin gübrelerinden ve fabrikalarımızın organik atıklarından üretmeyi ve bu sayede 10 milyon ağaca eş değer sera gazı azaltımı gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz” açıklamasını yapıyor.
27 BİN 500 SÜT ÜRETİCİSİ
Sütaş’ın “Çiftlikten Sofralara” ismini verdikleri entegre iş modeli ile çalıştığını anlatan Yılmaz, bu modelin nasıl işlediğini sorduğumuzda şunları anlatıyor: “Biz burada Sütaş’ın çiftlikten sofralara tüm entegrasyon sürecini yönetiyoruz. Böyle üç tane entegre tesisimiz var. Biri Karacabey entegre tesislerimiz, bir diğeri Tire entegre tesislerimiz. Burası (Aksaray)da bizim 2. entegre sistemimiz. Burada eğitim merkeziyle, yem fabrikasıyla, damızlık süt sığırlık çiftlikleriyle, süt ürünleri fabrikasıyla, arıtma ve enerji tesisleriyle tam bir entegre sistem yönetmeye çalışıyoruz. Bu yapıyla amacımız ürünlerimizin doğallığını ve kalitesini güvence altına almak. Bu yapıda sadece iş entegrasyonunu sağlamıyoruz, aslında üreticilerimizle de birebir bir entegre sistem kurmuş oluyoruz. Sadece Aksaray çevresinde bize süt veren 13 bin üreticimiz var. Aynı rakam Karacabey’de var, Tire’de var. Toplam 27 bin 500 süt üreticimiz var. Bu üreticilerimizle bizim şöyle bir entegre sistemimiz var; onlara biz buradan kaliteli ve sağlıklı damızlık hayvan temin ediyoruz. Hayvanları için çok özel olarak yetiştirdiğimiz kaba yem ve kesif yem temin ediyoruz. Onların da ürettikleri hem sütü alıyoruz, hem ineklerinin gübrelerini alıyoruz. Onları da buraya getiriyoruz. Hepsini bu entegre sistem içerisinde harmanlıyoruz. Bizim aslında bu entegrasyonun amacı kendi ürünlerimizin doğallığından emin olmak; yani inek hangi yemi yedi, hangi kesif yemi yedi, o kesif yemi hangi kaba yemden oluştu, o kaba yem hangi toprakta yetişti, bütün bu süreci takip etmemiz lazım...”
ORGANİK GÜBRE ÜRETİYORUZ
GÜBREDEN biyogaz için kendi içlerinde “temizleyen enerji” dediklerini söyleyen Yılmaz, “Niye? Eğer bu gübreleri ya da hayvan dışkılarını kontrol altına alamazsan bu metan gazı yayıyor. Karbondioksitin yaklaşık yirmi katı kadar fazla etkisi var atmosfere. İkincisi, içerisindeki birtakım zararlı mikroorganizmalar toprağın bozulmasına sebep oluyor. Üçüncüsü; eğer bu suyla karışırsa yer altı su kaynaklarına zarar verebiliyor. Ama biz biyogaz tesisiyle atmosfere zararlı metan gazını yok ettiğimiz gibi, aynı zamanda bu diğer taraflarını yok ediyoruz. Enerji üretmek çok önemli bir şey ama onun dışında bu katı atığı çok faydalı bir gübre haline getiriyoruz. Hayvan dışkısının metan gazı alınıyor, o fermantasyon sürecinde bütün içindeki zararlı mikroorganizmalar yok oluyor ve toprağa çok faydalı bir gübre haline geliyor. Bu yaklaşımla, 2016’da biyogaz tesislerimizde işlediğimiz gübreleri minerallerle zenginleştirdiğimiz ‘organomineral’ gübre üretimine de başladık. Çiftliklerimizin gübrelerinden enerji ürettikten sonra oluşan çıktıdan da ineklerimizin beslendiği yem bitkilerini yetiştirdiğimiz topraklarda kullanılmak üzere organomineral gübre üretiyoruz. Gübremizi şu anda sadece kendi üreticilerimize satıyoruz, üretim miktarımız yılda 6 bin ton. 2020’ye kadar yılda 100 bin ton organomineral gübre üreteceğiz. Ülke olarak kimyasal gübrelerden kurtulmamız önemli. Türkiye’nin ekilebilir arazilerinin yüzde 64’ünün içindeki organik madde organı yüzde 2’nin altında” şeklinde konuşuyor.
ÜRETİCİLERİN GÜBRELERİNİ ALMAYA BAŞLADIK
ŞU anda en büyük yatırım hedeflerinin hep enerjide olduğunu söyleyen Yılmaz, “Bunları daha çoğaltmalıyız diye düşünüyoruz. Enerji tesislerimizi ilk kurduğumuzda kapasitelerimiz biraz daha kendi inek çiftliklerimizin gübrelerinden faydalanalım, entegrasyonu bu tesis içerisinde bırakalım gibiydi. Şimdi süt üreticilerinin de gübrelerini almaya başladık” diyor.
GÜNDE 8 BİN TON ATIK İŞLENECEK
ATIKLARIN çevreye olan etkisini en aza indirmek amacıyla geri kazanım ve yenilenebilir enerjiye odaklandıklarını söyleyen Yılmaz, “Aksaray’daki tesisimizin elektriğinin yüzde 92’si, tüm Sütaş’ın elektriğinin yüzde 87’sini üretiyoruz. Biyogaz tesisimizden çıkan ısı enerjisini fabrikalarımızda buhar ve sıcak su olarak geri döndürebiliyoruz. Dolayısıyla ısı ihtiyacımızın bir bölümünü de sağlıyoruz. Yatırımlarımız tamamlandığında tesislerimizde yenilenebilir enerji üretirken, günde 6 bin 500 ila 8 bin ton arasında atık işleyeceğiz” diyor.