2016 yılının ardından en sıcak yıl olarak kabul edilen 2019 senesi, sanayi devrimi öncesi döneme ait ortalama sıcaklıklara kıyasla 1.1 santigrat derece daha sıcak geçmiş. Temmuz ayı ise kayıtlardaki en sıcak ay olarak tescil edilmiş.
Bu derece yüksek seyreden sıcaklıkların Gezegenimize etkileri ise bir hayli yıkıcı olmuş. Avustralya’nın en sıcak ve kuru yılı olan 2019, ülkeyi cehenneme çeviren orman yangınlarının da sorumlusu olmuş. Benzer şekilde artan sıcaklıkların neden olduğu sellerin ABD, Hindistan, Güney Amerika ve Doğu Asya’da etkili olduğu ifade ediliyor. 2019’da Grönland buz örtüsü ise 329 gigaton buz kaybetmiş.
İklim raporunun tamamen karamsar bir tablo çizdiğini de söylemek yanlış olur. Zira raporda CO2 emisyonları ile ilgili sevindirici haberler var. 2019 yılında duraklama noktasına gelen emisyon değerlerinin gelişmiş ülkelerin aldığı tedbirler sayesinde artmadığı belirtilirken gelişmekte olan ülkelerin bu duruma katkıları ise neredeyse yok denecek kadar az. Ne yazık ki bu ülkeler fosil yakıt kullanmaktan vazgeçemedikleri için emisyon değerlerinin artış hanesine katkı sağlamış durumda.
Tüm bu verilerin en dikkat çekici belki de en anlamlı sonucu ise sıcaklık artışlarındaki 2 santigrat derecelik nihai sınır olan hedefi tutturmaktan uzak olduğumuz gerçeği. Paris anlaşmasında alınan bu kararla ilgili değerlendirmeler ise Korona virüs salgını nedeniyle bir erteleme olmazsa 2020 yılının Kasım ayında Glasgow’da düzenlenecek İklim Değişikliği Konferansı’nda görüşülecek.
Güncelleme Tarihi: 15 Mart 2020, 13:09