Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) okyanus ve kriyosfer özel raporunu ve Türkiye’nin durumunu uzmanlar gazetemize değerlendirdi. Karbon salımı konusunda Türkiye’nin atacağı adımların çok kritik olmakla beraber tek başına yeterli olmadığını belirten uzmanlar “Denizlerimiz hasta, hasta değil çok hasta! Bunun sebebi de bizleriz, bunu anlamamız ve çok acil harekete geçmemiz lazım” diyor.
MARMARA'DA DURUM ÇOK ÇOK KRİTİK
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Barış Salihoğlu: Deniz suyu sıcaklıkları artık çok hızlı artıyor, su kütleleri yapısal olarak değişiyor, deniz seviyesi yükseliyor, oksijen seviyeleri azalıyor, biyo-çeşitlilik kayboluyor. Bunları yapan bizleriz. Denizlerimiz hasta, hasta değil çok hasta! Bunun sebebi de bizleriz, bunu iyice anlamamız ve çok acil harekete geçmemiz lazım. Karbon salınımı konusunda Türkiye’nin atacağı adımlar çok kritik olmakla beraber tek başına yeterli değil, yalnız iklim değişiminin etkisini en aza indirmek için bir dizi önlemleri kendimiz alabiliriz. Örneğin bir an önce denizlere giren karasal yükleri azaltmamız şart. Akdeniz’de artan sıcaklıklarla istilacı türler çoğalıyor, bu da mevcut ekosistemi başka bir yöne itiyor, asitlenme kilit canlıları etkiliyor. Marmara’da durum çok çok kritik, oksijen sevileri çok ciddi azaldı, iklimin de etkisi ile Marmara adeta ölü bir deniz olma yolunda. Karadeniz’de oksijensiz suları kontrol altında tutan soğuk ara tabaka inceldi, önümüzdeki 10 yılda tamamen ortadan kalkabilir bu da canlılar için büyük risk.
TÜRKİYE’NİN KIYILARI BÜYÜK RİSK ALTINDA
Oslo Üniversitesi’nden Dr. Yeliz A. YIlmaz: Okyanuslar ısınıyor, karbon deposu permafrost çözünüyor, tatlı su deposu buzullar ve kar örtüsü yok oluyor, eriyen buz örtüsü su seviyelerinde yükselmeye neden oluyor. Bu kötüye giden tabloyu değiştirmenin yolu ise fosil yakıt kullanımını durdurmak ve emisyonları hızla azaltmak, az tüketmek ve sürdürülebilir kalkınma modellerini uygulamaktan geçiyor. Türkiye’nin kıyı kesimleri yükselen su seviyeleri nedeniyle risk altındayken, iç ve dağlık kesimleri ise azalma eğiliminde olan kar örtüsü nedeniyle iklim değişikliğinin etkileri ile yüzleşebilir. Gözlemlenen ve gelecek için öngörülen sıcaklık artışı ve yağış rejimindeki düzensizliklerle birlikte, yarı kurak bölgelerdeki tarımsal sulama uygulamaları için gelecekte su temininde problemler yaşanabilir. Suyun evsel tüketim için tedarik edilmesi de, bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, sorunlar doğurabilir. Su kaynaklarının azalması özellikle Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerindeki sınıraşan suların diğer ülkelerle paylaşılması ile alakalı anlaşmazlıkların çözümünü daha da zorlaştırabilir.
İSTANBUL VE İZMİR AVRUPA’DA İLK ÜÇTE
WWF Türkiye Çevre Politika-ları ve iklim kıdemli Uzmanı Aslı Gemci: Avrupa’da suların yükselmesinden en çok zarar görecek ilk 3 şehir içerisinde İstanbul ve İzmir’in olacağını biliyoruz. İstanbul 9 milyar dolardan fazla zarara uğrayacak, gene İzmir 5.7 milyar şeklinde bazı rakamlar söyleniyor. Yaklaşık 8 bin kilometre sahil şeridi olan Türkiye’de bu durumu sadece kentler olarak düşünmemek lazım. Karadeniz sahil şeridi tamamen sular altında kalabilir. Tarım alanlarının sular altında kalması söz konusu. Eğer iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarının azaltımında etkili bir şey yapmazsak atılacak adımlar hiçbir işe yaramaz. Azaltım yapmadığımız sürece yapacağımız bütün uyum ve tedbirler bir adım geride kalacaktır çünkü iklim krizi devam ediyor. Küresel ısınma bu şekilde devam ettiği sürece ne kadar adaptasyon için tedbir alırsanız alın her zaman geride kalmış olacaksınız. Fosil yakıt kullanımının azaltılması ciddi bir sera gazı azaltım emisyon politikasının türkiyenin gerçekleştirmesi gerekir.