Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Maden Sahası çevreyi ve yaşamı tehdit etmeye devam ediyor. Yaşam savunucularının ikinci “Çernobil” olarak adlandırdığı sahanın faaliyetlerin durdurulması için hukuki mücadele devam ediyor. Firma ise maden sahasının kapasitesini arttırmak istiyor. Yaşanan heyelanlarla tonlarca siyanürün Fırat Nehri’ne karıştığı belirtilirken olası bir depremle tüm Türkiye’nin zehirleneceği kaygısı dile getiriliyor.
Tunceli, Malatya ve Sivas’ın ortasında bulunan Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler Köyü’ndeki Çöpler Altın Madeni 2010’dan beri faaliyette. Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni ocağında 3 bin kişi çalışıyor. Yıllardır siyanür ve sülfrik asit yayan madenin bölgede ekolojik yıkıma neden olduğu belirtiliyor. Yaşanan tahribatla ilgili olarak yaşam savunucuları yıllardır seslerini duyurmaya çalışıyor, hukuki yollara başvurarak olası yıkımların önüne geçmenin yollarını arıyor.
Altın madeni ocağında oluşturulan atık göletinde biriken kanserojen ve öldürücü kimyasallar buharlaşarak doğanın üzerine ölüm olarak yağıyor. 197 futbol sahası büyüklüğündeki barajda biriken zehirli sular taşmasın diye, “evaporatör” denilen bir aletle atmosfere buhar salınıyor.
Öte yandan geçtiğimiz süreçte madenin kapasite artırımına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı verildi. Kapasite artışı gerçekleşirse 640 futbol sahası büyüklüğünde atık havuzu kapasitesine ulaşılacağı bilgisi paylaşılıyor. Bölge ekosisteminin bozulduğu, bitki örtüsünün çoraklaştığı ve kuş türlerinin öldüğü de dillendirilen diğer zararlardan.
Yıllık 122 Bin Ton Sülfürik Asit Kullanılıyor
Resmi rakamlara göre bu sahada yıllık 122 bin ton sülfürik asit kullanılıyor. Rakamlarda, 11 bin ton olan siyanür kullanımının olduğu belirtiliyor. Denetim ve incelemelerin yetersiz olduğu da dile getirilen bir başka iddia. Yine uzmanlara göre güneşe maruz kalan atık maddeler buharlaşarak atmosfere ve bulutlara karışıyor
Aktivist ve aynı zamanda Çöpler Köyü sakini olan Sedat Cezayiroğlu, uzun yıllardır yaptığı çalışmalarla yaşanan tahribatı ülke kamuoyunda gündemde tutmaya çalışıyor. Cezayiroğlu’nun çabaları ve açtığı davalar ile birçok çalışmada geri adım atılmış.
Cezayiroğlu: Burası Dünyanın Yeni Çernobili
Sedat Cezayiroğlu maden sahasını “dünyanın ikinci Çernobili’’ şeklinde tanımladı ve şu ifadeleri kullandı: “Yıllardır buradaki tahribatı görünür kılmaya çalışıyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na güvenim kalmadı. Çünkü püskürtme cihazları geçtiğimiz yıl 5 ay boyunca kaçak çalıştırıldı. Bakanlık yaptığı denetimlerde ceza kesti ancak kesilen cezanın iptal edildiğini duyduk. Savcıları göreve davet ediyorum. Burası dünyanın yeni Çernobili. Buradan yer altı sularına siyanür akıyor. Bunun miktarını kimse hesaplayamıyor.”
“Heyelan Sonucu Yüzlerce Ton Siyanür Toprağa ve Fırat Nehri’ne Karıştı”
Firmanın kapasite artırımına gitmek istediğini ifade eden Cezayiroğlu, böylelikle sahanın Sivas’ın Divriği ilçesi, Erzincan’ın Kemali’ye ilçesi ile Tunceli’nin iki ilçesine kadar uzanacağını söylüyor. Alanda yaşanan heyelan sonucu siyanürün Fırat Nehri’ne sızdığını söyleyen Cezayiroğlu, şöyle devam etti: “Bir felaket yaşanıyor. Burada 14 futbol sahası büyüklüğündeki bir alan kadar heyelan oldu. Bu heyelan sonucu zemin altındaki yırtılmalar sonucu yüzlerce ton saf siyanür toprağa karıştı. Hemen yakınında Fırat Nehri’nin Karasu kolu akıyor. Buraya yakınlığı en fazla 300 metre. Bu nehir Erzurum’da doğuyor ve Elazığ’da Murat nehri ile birleşerek Fırat ismini alıyor. Türkiye’nin can damarı olan Keban ve Atatürk Barajları da bu nehirden besleniyor. Buraya günlerce siyanür aktı. Aynı zamanda GAP’ı besliyor. Şanlıurfa ve Harran’daki tarım bu suyla yapılıyor. Orada üretilen gıda ürünleri maalesef siyanüre maruz kaldı. Aynı zamanda Irak ve Basra’ya akıyor bu nehir. Uluslararası bir sonucu olan bir suç işleniyor burada.”
“Tehlike Büyüyor, Herkes Üç Maymunu Oynuyor”
Son aylarda patlamaların yaşandığını aktaran Cezayiroğlu, son patlamanın yerinin henüz tespit edilemediğini söyledi: “7 ay içinde üç defa patlama yaşandı. Son patlayan yer henüz bulunamadı. Bir aydır toprağa karışmaması gereken tonlarca siyanür toprağa geçti. Yine 39 çeşit kimyasal madde kullanılıyor. Şu an bakanlığa bağlı müfettişler inceleme yapıyor. Biz acele tespit davası açtık ancak bu beklenmeden çalışmanın derhal durdurulması lazım. Tehlike çok büyük. Arada büyük paralar döndüğü için herke üç maymunu oynuyor.”
“Olası Bir Deprem Tüm Türkiye’yi Zehirler”
Bölgede faal olan deprem fay hattına dikkat çeken Cezayirlioğlu şunları söyledi: “Burada aktif fay hattı var. Bingöl Yedisu fay hattı üzerinde. Olası bir depremle Türkiye ilelebet biter. Bu ölüm barajının kapasitesi 66 ton siyanür taşıyor. Bir deprem olması durumunda Türkiye’nin tamamı büyük zarar görür, zehirlenir.”
Öte yandan Kasım 2021’de Giresun Şebinkarahisar’da çevresel önlemlerin alınmadığı atık depolama alanındaki setin çökmesiyle, canlı yaşamına kasteden bir felaket yaşanmıştı.
Faaliyetlerin İptali için İmza Kampanyası
İliç Doğa ve Çevre Platformu, madenin faaliyetlerinin durdurulması için imza kampanyası başlattı. İmza kampanyası başlatan platform şu ifadelere yer verdi: “İliç’te 2010 yılından beri Kanadalı Anagold şirketi tarafından yürütülen altın madenciliği faaliyetleri coğrafyamızı yaşanmaz hale getirdi. Doğamızı ve yaşamımızı yok sayan ÇED olumlu kararının iptal edilmesini istiyoruz.”
Türkiye Barolar Birliği’den Tepki
Türkiye Barolar Birliği (TBB), ÇED raporunun iptali ve faaliyetlerin durdurulması için süreci yakından takip ediyor. Bir açıklama yayımlayan TBB, “ÇED Raporu’nda, var olan açık ocaklarda planlanan kapasite artışı nedeniyle pasa depolama sahalarında revizyon, yığın liç tesisinde büyüme ve Atık Depolama Tesisinde kapasite artışı olacağı, sülfitli cevher zenginleştirme tesisinde işletme verimliliğini artırmak için flotasyon (zenginleştirme) ünitesi, su yumuşatma ünitesi ve 2 adet soğutma kulesi ekleneceği yazılıdır. Ancak bu da yetmemiş, atık olarak depolanan malzemenin miktarını düşüren ve yine daha düşük proses suyu maliyeti çıkartan, atık depolama tesisinin çevresine, depolanan suyu daha çabuk buharlaştıran 10 adet vantilatörle havaya püskürtme sağlanmasına imkan verilmiştir. Bunun anlamı, kimyasallarla kirlenmiş suyun arıtılmadan, çevredeki canlıları düşünmeden doğrudan havaya püskürtülerek buharlaştırılmasıdır.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin En Büyük Su Toplama Havzasına Sahip Fırat Nehri’ne Sadece Birkaç Yüz Metre Uzaklıkta”
TTB, sahanın ekosisteme verdiği zararlar için ise şu tespitlere yer verdi: “Bu projede de zenginleştirme için siyanür, sülfirik ve nitrik asit kullanılmaktadır. Proje sahası Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’ne sadece birkaç yüz metre uzaklıkta, Munzur dağları ekosistemi içerisindedir. Munzur ve Fırat Havzası’nda zengin ve pek çoğu endemik bitki, hayvan varlığı olduğu bilimsel araştırmalarda ortaya konulmuştur. Hatta bitki çeşitliliği bazı Avrupa ülkelerindeki çeşitliliğe eşdeğer veya çok daha fazladır.”
“Keşifte Usul Hataları Yapıldı”
Keşifler konusunda usul hatalarının yapıldığının kaydedildiği açıklamada, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi gibi sözleşmeler gereğince korunan habitatlar ile çevrede yaşayan yurttaşlar ve flora, fauna varlıkların zarar göreceğine dikkat çekti.