TTKD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, son 50 yılda birçok gölün kuruduğu Göller Bölgesi'ne dikkati çekti. Göller Bölgesi'ndeki göllerin birbirine bağlı olduğunu belirten Dr. Erol Kesici, "Buna ister yaşam bağı, ister göbek bağı denilsin. Eğirdir Gölü'nün başı ağrırsa Beyşehir'in de, Karacören'in de başı ağrır. Göllerimiz ve bölgemiz deprem bölgesinde. Göllerin suları, yeraltı sularının ve kayaçların güvencesidir, tutkalıdır, bütünlüğü korunmalıdır" dedi.
Göllerdeki depremin temel nedeninin insan olduğunu belirten Dr. Kesici, "Son yıllarda Göller Yöresi'ndeki göllerimizin birçoğunda neredeyse yüzde 60 su kayıpları söz konusudur. Göllerimiz dünden bugüne kötü yönetimin, popülist bakışın felaketini yaşamıştır. Bugün bir zamanlar dünyanın en çok sayıda doğal göllerine sahip olan yöremiz, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'nü kutlayacak günde mi, yoksa kaybettiklerini anacak günde mi?" diye konuştu.
SAĞLIKLI YAŞAM ALANLARIMIZ
Sulak alanların biyolojik zenginlik, yeraltı su kaynaklarının beslenmesi ve korunması gibi birçok görevi üstlendiğini açıklayan Kesici, Türkiye'de çeşitli amaçlara yönelik su tüketiminin 45 milyar metreküpe ulaştığını kaydetti. Kesici, "Bu suyun yüzde 75'i (35 milyar metreküp) tarımsal sulama, yüzde 15'i (6 milyar metreküp) içme- kullanma suyu, yüzde 10'u (4 milyar metreküp) ise endüstri suyu ihtiyaçları için kullanılmaktadır. İçme- kullanma suyundaki kayıp 1.8 milyar metreküp, tarımsal sulamadaki kayıp ise 22.5 milyar metreküptür" dedi.
GÖLLER BÖLGESİ'NDE 10 GÖL YOK OLDU
Dünyanın en çok doğal gölüne sahip Göller Bölgesi'nde son 30 yıl içinde irili ufaklı 10'dan fazla gölün kuruduğuna işaret eden Erol Kesici, "Türkiye'nin en büyük tatlı su gölleri olan Beyşehir ve Eğirdir göllerinde ortalama su seviyeleri yüzde 60 oranında azalmıştır. Başta milli park da olan Kovada Gölü ve çok sayıdaki göllerimiz aşırı kirlilik nedeniyle kullanamama ve kuruma sürecindedir. Ülkemizin beşinci büyük doğal tatlı su gölü Akşehir kuruyalı, haritadan silineli 10 yılı geçti" diye konuştu.
'KİRLİLİK VE AŞIRI SU ALIMI GÖLLERİ YOK EDİYOR'
Bilim insanlarının uyarılarına rağmen, Türkiye'nin en büyük doğal tatlı su göllerinin içme- kullanma yerine vahşi sulamada kullanıldığını kaydeden Dr. Kesici, "Biyolojik yapılarına müdahaleler ve kirlilikle doğallıkları yok edildi. Aşırı su alımları sonunda kuruma sürecine girdiler. Bununla beraber su kıtlığı ve iklimlerdeki bozulmalar da arttı" dedi.
ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILMALI?
Gölleri besleyen dereler, çaylar üzerine kurulan baraj, gölet, set projeleri ve regülatörlerle göllerin baraja dönüştürülmemesi gerektiğini belirten Dr. Erol Kesici, "Göllerin drenaj alanındaki gübreleme ve pestisit uygulamalarıyla tarım alanlarından dönen suların yerleşim alanlarının çok yoğun kanalizasyon atıklarıyla, sanayi atıklarının göllere ulaşımı mutlaka engellenmelidir. Bölgedeki bu atık kaynaklarının arıtma ve filtre sistemleri günün teknolojik koşullarına göre yapılandırılmalı ve çalıştırılmalıdır. Havzadaki tarım şekli ve su kullanımı ekolojik tarıma göre düzenlenmelidir" diye konuştu.
KIYI ÇİZGİSİ VE PEYZAJI KORUNMALI
Dr. Kesici, göllerde kaçak kamış ve saz kesimi, yakımı, toplanması ve çeşitli nedenlerle bu yerlerde arazi açılması, otlatma, yol yapımı gibi etkinliklere izin verilmeyerek göl kıyı çizgisi ve peyzajının korunması gerektiğini söyledi.
Yaban hayatının temsilcisi kuşlar, balıklar ve diğer organizmaların, göllerin ekolojik yapısı korundukça bu ortamı tercih edeceklerini belirten Kesici, "Doğal göllerde kirlilik artıkça bitki hayvan topluluklarının korunması söz konusu değildir. Bu nedenlerle göllerin doğal dengesi kısa vadeli çıkarlar için ihmal ve feda edilmemeli, korunmalıdır" dedi.
Güncelleme Tarihi: 03 Şubat 2020, 09:39